Teftişe çıkıyoruz: Yapıldı mı temizlikler, gidildi mi alışverişe, kurbalık alındı mı, tatlılar fırınla buluştu mu, bayramlıklar ütülendi mi?
Ne telaş ne ayrı heyecan, değil mi?
Bu bayram içimde ayrı...
Teftişe çıkıyoruz: Yapıldı mı temizlikler, gidildi mi alışverişe, kurbalık alındı mı, tatlılar fırınla buluştu mu, bayramlıklar ütülendi mi?
Ne telaş ne ayrı heyecan, değil mi?
Bu bayram içimde ayrı bir heyecan var... Sevdiklerimle uzun zaman sonra bir araya gelecek, harika sofralar kuracağım! Evimin her yerini temizledim, bayramlıklarımız hazır, tatlıları da bugün taze taze yapmayı planlıyorum... İnanıyorum, bu yıl geçmişteki bayramları daha az arayacağım. Bu yıl daha çok gönül alıp, kalplere sarılacağım...
Çocukluğumun bayramları gibi olmaz tabii hiçbir şey...
Bembeyaz çoraplarımın üzerini süsleyen kırmızı rugan ayakkabılarım... Karnında oyuncak ayı olan beyaz elbisem, süslü çantam... Büyüklerin eli öpülür, mendil içinde şeker, herkes yaşına göre bayram harçlığı alırdı. Bayramın ilk günü babaanneme, anneanneme gider harçlık ne zaman verecekler diye heyecanlanırdım. Hele o ipek mendiller bir çıksın ortaya sevincim ikiye katlanırdı. Ondan sonra bir de tadına doyamadığım tatlılar vardı... Babaannemde her zaman fıstıklı baklava olurdu. O baklavadan gelen buram buram gelen tereyağının kokusu hala burnumdadır. Anneannemde ise her zaman kavruk kalburabastı olurdu. Şu koca dünyada o kalburabastının tadına eş benim için herhangi bir lezzet yoktur... Ah anneanneciğim, ah...
Bayram demek, biraz da hüzün demek değil midir?
Şimdi yenilere bakıp bakıp iç geçiriyorum. Artık bayramdan yiyeceğimiz ev baklavası değil, tatile gideceğimiz otelin rezervasyonu daha önemli hale geldi, biliyorsunuz. Şimdi giyeceğimiz kıyafetler sarılacağımız insanlardan daha önemli. Şimdi sofralara sadece selfie çekmek için oturuluyor. Şimdi ‘samimiyet’ sadece dokuz harften ibaret...
Ne diyelim, bir gün anlayacağız gerçekleri. Aydınlanacağız. Sonra geriye dönmek isteyecek ama başaramayacağız. Hazır vakit varken ve önümüz de bayramken açın evinizi sevdiklerinize ya da huzur alanınızdan çıkın o uzun zamandır görmediğiniz akrabalarınıza gidin. Sofralar şen kahkahalara ev sahipliği yapsın. Çocuklara da şekerin yanında üç beş harçlık verin... Yaşayın değerlerimizi, yaşatın... Ha bu arada anneanneminki gibi olmaz ama bu sene de kalburabastı yapmayı unutmayın:
125 gram tereyağı ya da margarin, 1 çay bardağı sıvı yağ, 1 çay bardağı süt, 1 yemek kaşığı yoğurt, 2 yemek kaşığı irmik, 1,5 çay kaşığı karbonat, aldığı kadar un (yaklaşık 3-3, 5 su bardağı)
İçine koymak için: Küçük bir kase kıyılmış ceviz
Şerbeti için: 3 su bardağı toz şeker, 3,5 su bardağı su, 2-3 damla limon suyu
Tarif: Öncelikle tatlımızın şerbetini hazırlayıp soğumaya bırakıyoruz. Tatlı sıcak şerbet soğuk olacak. Şeker ve suyu ocağa alıp karıştırarak kaynatıyoruz. Kaynamaya başladığında limon suyunu da damlatıp beş dakika kadar kaynattıktan sonra ocaktan alıyoruz. Tatlının hamuru için un hariç verilen malzemeleri karıştırıp, unu kontrollü bir şekilde ekleyerek yumuşak kıvamlı bir hamur yoğuruyoruz. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp ister kalıpla isterseniz de rendenin arka kısmına bastırıyoruz. İç kısmına bir miktar ceviz koyup kapatıyoruz. Fırın tepsisine diziyoruz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkan tatlıların ilk sıcağı çıktıktan sonra soğuyan şerbeti gezdiriyoruz. Tatlılar şerbetini çekince servis edebilirsiniz.