Bu köşede gazeteci olarak tanığı olduğum seçimlere yer vermeye çalıştım. 2002 ve öncesi seçimlerde gazeteci değildim. Ancak, okuduklarımın verdiği bilgi ve hafızamın diriliği bunları da yazmam konusun...
Bu köşede gazeteci olarak tanığı olduğum seçimlere yer vermeye çalıştım. 2002 ve öncesi seçimlerde gazeteci değildim. Ancak, okuduklarımın verdiği bilgi ve hafızamın diriliği bunları da yazmam konusunda beni masa başına getiriyor.
1990’lar bugüne uzanan demokrasi serüvenimiz açısından adeta bir med-cezir görünümü taşır. 12 Eylül 1980 Darbesi’nin ağır yükü, demokratikleşme konusunda mehter takımından daha ağır aksak ilerlememize neden oluyordu. Bunda Türkiye solunun kendi içindeki tartışmaları bu durumu daha da ağırlaştırıyordu. Süleyman Demirel’in Çankaya Köşkü’ne çıkması DYP’yi genel başkansız, başbakanlık koltuğunu da boş bırakıyordu. DYP-SHP koalisyonunun yeni başbakanı DYP kongresinde belli olacaktı. O döneme kadar bakanlık görevlerinden tanıdığımız Tansu Çiller, kongrede genel başkan seçildi ve dünyanın 5’inci Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olarak tarihe geçti.
Bu arada önce CHP’yi bir daha kuran Deniz Baykal, siyasette denge unsuru olmanın yollarını arıyordu. SHP’nin CHP’ye katılmasıyla CHP kongreye gitti ve Deniz Baykal- Murat Karayalçın yarışında Baykal galip geldi. DYP-SHP koalisyonunun yeni başbakan yardımcısı Deniz Baykal’dı. Bu arada Baykal, ortağı Çiller’den Necdet Menzir’in istifasını istedi; ancak Çiller bunu kabul etmedi. Bozulan ortaklık nedeniyle Çiller, hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Demirel’e sundu. Çiller, azınlık hükümeti kurdu; ancak güvenoyu alamadı. Bunun üzerine Çiller ve Baykal yine bir araya geldi. Baykal, genel seçim şartıyla koalisyon kurabileceğini söyledi ve 24 Aralık tarihinde seçim yapılması kararı çıktı. (1)
1994 yılında yapılan yerel seçimler sanki 24 Aralık 1995’in sonucunu haber veriyordu. Sağın çoklu, solun parçalı yapısından faydalanan, el-hak büyük kentlerin gecekondu bölgelerinde de iyi örgütlenen Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi, 1994’te İstanbul, Ankara’nın içinde olduğu büyükşehirlerde önemli bir başarı elde etti. Bu başarı 1995’te RP’nin birinci parti olmasında etkili oldu.
25 Aralık sabahı Türkiye siyasetinin tablosu şu şekilde belirdi: RP yüzde 21.38, ANAP yüzde 19.95, DYP yüzde 19.18, DSP yüzde 14.64, (2), CHP yüzde 10.71.
Bu seçimin en dikkat çeken sonucu baraj altında kalan MHP’ydi. MHP’nin Başbuğ’u Türkeş’in katıldığı son seçim olan 24 Aralık’ta MHP, yüzde 8 kadar bir oy alarak meclise giremeyecekti. Ancak, TBMM “milliyetçi damardan” mahrum değildi. ANAP listelerinden seçime giren Muhsin Yazıcıoğlu liderliğindeki BBP içinde Ökkeş Şendiller’in da olduğu 7 milletvekiliyle meclise girecekti. Özellikle Sivas’ta başarılı olan BBP, Sivas-K.Maraş-Malatya-Adıyaman hattında etkin bir siyaset olduğunu sandıkta da ilk defa ispat ediyordu.
1987’den 1991’e kadar SHP ile birlikte hareket eden Halkın Emek Partisi (HEP) ve türevi olan siyasi çizgi 1995 seçimlerine Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) olarak girdi. Yüzde 4 kadar bir oy alarak baraj altında kaldı. HADEP, Doğu-Güneydoğu illerinin dışında Adana ve Mersin’de yüksek bir oy almıştı. YDH, İP, YDP gibi partilerin de aldığı oylarla TBMM’ye yaklaşık 15 kadar oy, baraj sisteminden dolayı yansımamıştı.
RP lideri Erbakan, seçim sonuçlarıyla ilgili ilk açıklamasında en yakınındaki ANAP’a 500 bin oy fark attığını söylüyordu. Ancak, hükümet kurmak için Çankaya’dan görev aldığında bütün kapılar yüzüne kapandı. Sonuçta ilk etapta ANAP ve DYP Anayol hükümetini kurdu. Ne Özal’ın görkemli hatırası ne Demirel’in “babalığı” krizi bitirmeye yetmedi. Üç ay kadar sonra hükümet düştü. Böylelikle Refah-Yol hükümetine giden yol açıldı. Bu arada 28 Şubat Darbesi’nin de ayak sesleri duyulmaya başladı.
Bütün bunlara rağmen 1999 yılına kadar Türkiye seçim görmedi. Ancak, 1995-1999 arası Türkiye için çok uzun 4 yıl olarak tarihe geçti.
DİPNOTLAR:
1 ) Baykal, siyasette etkin olma yolları ararken 1990’ların Türkiye sosyal demokrasisi için zor bir sınav olduğunun farkında mı değildi; yoksa müesses nizam bunu mu emderiyordu, bilinmez, ancak 1995 seçimlerinde CHP kıl payı barajı geçti. Bu durum bana 2002 seçimlerinde ve 7 Haziran’da seçim çağrısı yapan ve seçimlerde başarısız olan Bahçeli’nin MHP’sini hatırlatıyor.
2 ) 12 Eylül’den sonra yasaklı siyasetçilerin içinden Demirel ve Erbakan hükümet olmayı başarmışlardı. Ecevit de ahir ömründe bunu görmek istiyordu. İstanbul, Ankara ve İzmir’de SHP’nin belediyeleri kaybetmesinde epeyce etkili olan Ecevit DSP’si, 1995 seçimlerinde solun birinci partisi oldu. 1999 serüvenini daha önce bu sayfadaki yazılarımda anlattım; ancak Ecevit, 2002 yılında “demokratik solun” kitabe-i seng-i mezarını yazmayı da başardı.