Her şeyi unutuyor musunuz? Beyninizin yeni enformasyonları almada güçlük çektiğini mi düşünüyorsunuz? Çok yakınlarınızın dahi isimlerini hatırlamada zorlandığınız, her gün gördüğünüz kavramlara yabanc...
Her şeyi unutuyor musunuz? Beyninizin yeni enformasyonları almada güçlük çektiğini mi düşünüyorsunuz? Çok yakınlarınızın dahi isimlerini hatırlamada zorlandığınız, her gün gördüğünüz kavramlara yabancılık çektiğiniz oluyor mu? Yalnız değilsiniz...
Bugünlerde çevremden çokça duyduğum bir şey var: Bende unutkanlık başladı...
15 yaşındaki gencecik insanlardan tutun da, daha ileriki yaşlara kadar pek çok kişi unutkanlıktan yakınıyor... Bilim insanı değilim, üzülerek size bunun bilimsel açıklamasını yapamayacağım. Lakin birtakım teorilerim de yok değil...
İnsanlar eskiden hayat pahalılığından, sağlığındaki bozukluklardan şikayet eder; kendilerine dert edinirmiş. Lakin artık gündelik hayatımız o kadar stresli ki dertleri uzakta aramamıza gerek yok. İnsanların ne kadar gergin olduğunu fark ettiniz mi? Sokaklar, asık suratlar ve çatık kaşlarla dolu... İğne ucuyla dokunsan bir balon misali patlıyor, karşımızdaki insanı bir an bile düşünmeden kırıyoruz... Onun kim olduğu, neleri paylaştığımız ya da tanıyıp tanımamız da önemli değil. Kırıyor, döküyor, parçalıyoruz...
Ya da tam tersini söyleyeyim: Kırılıp, dökülüyor ve parçalanıyoruz...
Tabii hayat bu kadar zorken beynimiz de bu yükü kaldırmıyor. Kapatıyor bir yerden sonra kendini, fişi çekilmiş bir bilgisayar gibi... Ne yeni bir bilgi kaydediyor ne de zamanında kaydedilen bilgileri kullanabilelim diye bize sunuyor... Bence kendince hem bizi hem de bu dünyayı cezalandırıyor...
Hani korktuğunda, üzüldüğünde ya da hasta olduğunda, ‘Her şey beyninizde’ derler ya... Yorulan beynimiz bize bunları bile sunamıyor artık... Yine aynı cevaba geliyoruz, insana en büyük düşman yine kendisi oluyor...
Ancak yine bir kıssadan hisse paylaşalım: Filler!
Fillerin hafızaları, onları dünyadaki en zeki, en yaratıcı ve en sosyal hayvanlardan biri yapan özelliklerinden sadece biri. Bir fil sürüsündeki her üyeyi tanıyabilme yeteneğine sahip. Filler 30'a kadar farklı fili görüp koklayarak hafızaya atabiliyorlar.
Bu durum göç zamanında ya da tehdit unsuru içeren başka bir fille karşılaşıldığında avantaj yaratıyor. Fillerin mekansal hafızası da çok güçlü olduğundan ziyaret ettikleri bir yeri çok uzun bir zaman sonra tekrar görünce hatırlıyorlar. Tehlikeli durumlara işaret eden ipuçlarını hatırlayıp ayırt etme konusunda da epey iyiler. Fakat belki de en dikkat çeken özellikleri, sadece kendi sürülerindeki üyeleri değil, iletişim kurup hayatlarında yer edinen başka canlıları da anımsamaları. Mesela yıllar önce aynı sirkte çalışan iki fil, 23 yıl sonra birbirilerini görünce seviniyor.
Üzülme...
Hayatın bu kadar yorucu, bunaltıcı ve sıkıcı halinde ya bir fil olsaydın?
Çok zor olurdu, çok zor...