Seferihisar’da “Türkiye Sinema Tarihi Seminerleri” veriyorum. Etkinliklere kent konseyinden katılan da var memur, işçi olan da. Bu etkinlikleri atlamadan katılan tek dinleyicim var: Vejdin Çiçek.
Yıl...
Seferihisar’da “Türkiye Sinema Tarihi Seminerleri” veriyorum. Etkinliklere kent konseyinden katılan da var memur, işçi olan da. Bu etkinlikleri atlamadan katılan tek dinleyicim var: Vejdin Çiçek.
Yıllarca her türlü işçiliği yapmış ardından Özdere’de mütevazı bir esnaf olarak hayatını sürdürüyor. Üç kız babası. Bazı hafta sonları kızlarını da yanına alıp benimle sohbet etmelerini istiyor. Sinema derslerinde de öyle ayrıntılar bulup sorular soruyor ki, seminer bittikten sonra da sohbetimiz sürüyor.
Bu arada konu şiir yazmaya geliyor.
Ama arada bir Derik’ten hikayeler anlatıyor. Şaşılacak kadar sıcak öyküler. Bunları anlattığı gibi yazmasını istiyorum. O, hızını almıyor, şiirlerini de atıyor. Ortaokuldan terk; ama kitap okumaktan ve yazmaktan vazgeçmemiş. Yazdıklarını kendine saklamış.
Onlarca şiir. Bunların arasından seçim yapıp kitap çıkarmasını öneriyorum. “Yok yahu, olur mu ki?” cümlelerinden sonra aklına yatıyor. Sonra, seyircilerin sahaya attığı yabancı maddelerden dolayı hayat bizi yaraladı ve Vejdin ağabeyle okuma- yazma konusundaki karşılaşmalarımız zorunlu bir tatile girdi. İki yıla yakın bir süre sonra buluştuğumuzda ise hala yazıyordu ve daha güzel yazıyordu. Kitap fikrini unutmuş gibiydi. Ama ben yine dayanamadım, “Haydi” dedim. 2019’un yaz aylarından bu yana şiirleri üzerine defalarca okuma yaptık ve geçtiğimiz günlerde elimize “Yanan Külde Vuruldum” adlı şiir kitabı çıktı.
Pupa Yayınları’ndan çıkan kitaba değerli yayıncı Yalçın Bertay ve çizer Serap Bertay da özenle kitabı yayına hazırladı.
Geçtiğimiz hafta sonu işi gücü bırakarak Özdere’ye gittim ve Vejdin Çiçek’in kitabını bir daha keyifle okudum.
Vejdin Çiçek gibi hayatın en ağır işçiliklerini yapmış ve alın terinden başka güvendiği bir şeyi olmayan insanların yazmasını müthiş önemsiyorum. Çünkü, yazdıklarında alın terinin beslediği bir hayatın tadı tuzu var. Onların şiir serüvenine bir şeyler katması büyük değer ifade ediyor.
Kendisiyle kitap üzerine yaptığımız söyleşi bu Perşembe Ege Telgraf sayfalarında olacak. Onun heyecanını hep beraber okuyacağız. O nedenle bu yazıyı kısa kesiyorum. Son sözü Vejdin Çiçek’e bırakıyorum.
“Yok saymalarım, inkarlarım/rengini yitirdi./gece öldürülen yapay çiçekler gibi/çürüyen ciğerlerime /dolan hava acıtıyor/düşüyorum/damlalarla toprağa/zaman zaman,/yağmurla düşerken saçlarına/intiharı düşlüyorum/güneşin amansız sıcağında…/ağlamalar rahatlatmıyor artık,/doluyorum çok daha fazla”