Haziran ayı, ülkemiz için turizm sezonunun resmen açıldığı dönem olarak büyük beklentilere sahne olan yeni günlerin başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Dünyanın seyahatlerini ertelediği, ötelediği, h...
Haziran ayı, ülkemiz için turizm sezonunun resmen açıldığı dönem olarak büyük beklentilere sahne olan yeni günlerin başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Dünyanın seyahatlerini ertelediği, ötelediği, hareket edemediği ve herkesin kendi küçük çevrelerine sıkıştığı umutsuzluk ve moral bozukluğuyla geçen pandemi sürecinin hemen ardından yavaş yavaş hareketlenen turizm sektörü, pandemi sürecinin izlerinin neredeyse tamamen ortadan kalktığı bu günlerde geleceğe umutla bakmak istiyor.
İki turlu seçim sürecini ilk kez deneyimlediğimiz mayıs ayını da geride bırakınca turizm sektörü ve seyahat planı olan yurttaşlar yaz ve sonbahar dönemi için umutların yeşerdiği yeni adımları atmaya başladı.
Derin ekonomik kriz ve zorla tutulan döviz kurundaki ani sıçrayışlar ise ülkemize yurt dışından gelecek turistlerin daha da önem kazanmasına sebep oldu.
Ülkemize döviz getiren herkes başımızın tacı olarak kabul edilirken, Türkiye’deki derin yoksulluk ve kur şokları için turizm sektörünün başarılı bir sezon geçirmesi için dört bir yandan dua etmeye başladık.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun hemen ardından Ege ve Akdeniz bölgelerinde birçok farklı turizm merkezini deneyimleme şansım oldu. Başta kentimiz İzmir olmak üzere turizm sektörünün farklı kesimlerinden birçok isim ile uzun uzun sohbetler ederek sezona dair umutlarını, beklentilerini, hayal kırıklıklarını konuştuk.
Yerli turist açısından ulaşılmaz seviyelere gelen konaklama ve tatil maliyetleri yurt dışından ülkemizi ziyaret eden turist grupları için hala kabul edilebilir ve hatta yer yer ‘fazlasıyla ekonomik’ olarak öne çıkıyor.
Rusya, Ukrayna, İran ve Orta Doğu coğrafyasında parlayan Türk turizminin yeniden batılı turistlere yönelik girişimlerde bulunması çok önemli.
DOĞAYA KAÇIŞ
Doğaya kaçış konseptiyle öne çıkan tiny house, karavan, butik otel, sürdürülebilir çevreci turizm kavramlarının peşinden giderek daha nitelikli, çevreye saygılı, iyi para harcayan turist kitlelerinden en yüksek seviyede yararlanmalıyız.
Bu noktada Ege ve Akdeniz kıyılarındaki bazı tesislerin daha sezon başlamadan yıl sonuna kadar rezervasyonları kapattığı, sezonu küçük boşluklar dışında dolu dolu geçireceğini söylemek mümkün.
Bir anlamda kendini yeni trendlere uyum sağlayarak yenileyen, dijital dünyanın imkanlarını kullanarak anlatma fırsatı yaşayan turizm tesislerinin daha şanslı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bazı bireysel ve kurumsal çabaların yanında tatil merkezlerindeki esnaf başta olmak üzere turizm sektörüne doğrudan ya da dolaylı katkı koyan her kesimin de bu yeni döneme uyum sağlaması, kendini geliştirmesi ve geleceğe güvenle bakması için tüm paydaşların bir araya gelerek birlikte doğru adımları atması çok önemli.
Çok zor günler geçirdiğimiz bu dönemde turizm sektörü ülkemizin yapısal ekonomik sorunlarının çözülmesi için hayati önem taşıyor.
Yeni dönemde kabinede görevini sürdüren iki bakandan biri olan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ülkemizde turizmin çeşitlendirilmesi, dijital dünyadaki anlatımların artırılması noktasında büyük emeği olduğunun da farkındayım.
Cennet ülkemizin turizm pastasından daha büyük pay alması ve alanda öne çıkan ülkelerle birlikte anılması her birimizin hayatına katma değer katacak şüphesiz.