Geçtiğimiz günlerde hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgeleri hem de bazı belediyeler gündeminde yerini bulan su hasadını müjdelemiştik. Çeşme Belediyemiz de Mart 2020 meclisinde gündeme aldığı, o...
Geçtiğimiz günlerde hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgeleri hem de bazı belediyeler gündeminde yerini bulan su hasadını müjdelemiştik. Çeşme Belediyemiz de Mart 2020 meclisinde gündeme aldığı, oylayarak karara bağladığı, Su Hasadı Prensibi’ni imar planlarına işleme kararı alan belediyelerin başında geliyordu.
Bunlar çevre adına çok önemli adımlar ve gelişmelerdir. İklim krizi etkilerini her alanda hissettirmeye devam ederken, azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar, artık göz ardı edilemez boyutlara ulaştı. Artan ısı değerleri son yüzyılın en sıcak ocak-şubat-mart aylarının son birkaç yılda rekor artışlarla kaydedildiğini gösteriyor. Bu durumun başka bir tehlikesi ise buharlaşma.
Yağışlar bir yandan hızla azalırken, diğer yanda, toprak sürekli buharlaşma ile su kaybediyor. Su hasadı önemli bir başlıktır. Ancak tek başına yeterli olmayacaktır. Ayrıca kendi içinde bazı başka tehditleri de beraberinde getirebilir. Toprağın suya kavuşamaması sıkıntılı bir süreçtir. Büyükşehirlerde, şehirleşen, betonlaşan alanlarda, su toprakla buluşamamanın baskısına maruz kalır.
Örneğin termal kaynaklarda, re-enjeksiyon dediğimiz, kaynağına geri basım prensibi de bu gerekçe ile kanunlaşmıştır. Kaynaktaki rezervi korumak amaçlıdır. Tatlı sularda ise bu baskı çok daha fazladır. Dereler ve akarsular sürekli kentsel ve sanayii atıklarına maruz kalmakta, temiz su rezervleri hızla kirlenmekte ve yok olmaktadır.
Madem ki, su hasadı ile önemli bir başlık açıldı, bakanlıklar ve belediyeler bu konuda devam niteliğinde diğer hususları da acilen ele almalı. Kirli suların arıtılması, sanayi ve evsel atık suların derelere, göllere deşarjının acilen önüne geçilmesi, İkincil kullanım suyu bunlardan en önemlilerindendir.
Çeşme’mizde yazlık konutlarda yüzme havuzlu villa denilen oluşum, şebeke suyuna bağlı alanlarda, neredeyse kullanım suyu kadar büyük bir kapasiteye ulaşmıştır. Yağmur sularının çatılarda toplanıp evsel ihtiyacı karşılaması yönünde adım atarken, evsel ihtiyaç nedir sorgusuna da dönüp bakmak gerekir.
Mevcut yağış miktarları değil evsel ihtiyacı gidermek, yüzme havuzlarının ihtiyacını bile karşılayamaz durumda olabilir. Tarımsal alanlardaki konutlaşma baskısı da, ayrıca artezyen kuyuları ile tarım yapılan bölgelerde başka bir su krizini gündeme getirmek üzere. Suyun olmadığı yerde ne besin, ne de yaşam devam etmeyeceği gerçeği algılandığından çok daha büyük bir tehdittir. Su yoksa, imar plan düzenlemeleri ne işe yarayacaktır?
Başka bir başlık kesinlikle çok ciddi ağaçlandırma seferberlikleri organize etmektir. İmar plan düzenlemelerinde ağaçlandırılmış bölgelere ne kadar hassasiyet gösterildiği ayrı bir muammadır. Yeşil alan olarak tanzim edilen yerlerde, bol su isteyen bitki türlerinin ve otomatik sulamaların tercih edilmesi başlıca bir garabettir. Şehirleri besleyen su rezervi sahalarında çok daha fazla ağaçlandırma şarttır.
Yarımadamız genel bakışla ağaç fukarası bir bölgedir. Geniş hacimli ormanlar Zeytinler ve Nohutalan mıntıkalarında başlar. Çeşme yarımadanın içinde yer alan orman sahaları, konutlaşma vesilesiyle büyük baskı altındadır.
Bölgesel iklim ve klimayı korumak için, konutlarda ısı yalıtımı, ısı pompası prensiplerine, güneş, rüzgar, jeotermal kaynakların sunduğu doğal avantajlara yönelmek için aslında çok geç kalınmış değildir. İmar planlarına, plan notlarına bir an evvel düşülmesi gereken bu çalışmaları ihmal etme lüksümüz yoktur. Bu başlıklar ne zaman gündemde yer bulur bilinmez?