Geçtiğimiz 29 Ekim’de İspanya’nın Valensiya bölgesine 8 saat içinde yaklaşık 1 yıllık yağış kadar yağdığı düşünülen sağanak yağmur nedeniyle, oluşan sel felaketinde yüzlerce kişi canından oldu. Araçlar, otomobiller nehir olup sokaklardan aktı, insanlar evlerinde mahsur kaldılar. İlk tespitlerde 100 kadar kişinin öldüğü ancak kayıpların akıbetinin ortaya çıktıkça bu rakamların katlanacağından endişe duyulduğu bildirildi.
İspanya hükümeti, Avrupa birliği fonlarından yardım talep etti. Oysa son yıllarda, iklim hassasiyetine en fazla önem veren, doğal enerji kaynaklarını hızla gündemine alan ülkelerin başında yer alıyordu. Artan ısı değerleri, kutupların hızla erimesine bağlı olarak denizlerin ısı dereceleri ortalamalarının düşmesi, şiddetli kuraklık, ani ve baskın şekilde yağışları tetiklemeye, selleri felakete çevirmeye devam ediyor.
İklim ile alakalı sıkıntılar, göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşmış durumda. Uzmanlar ise bu günlerin henüz iyi zamanlarımız olduğu yönünde uyarmaya devam ediyorlar.
Çeşitli bölgesel yönetimler, ülkemizde de yağışların kıtlığına, yeraltı su seviyelerinin endişe verici oranda düştüğüne, barajlardaki tatlı su stokunun kısıtlılığına, bu nedenle özellikle su tüketiminde acilen tasarrufa gidilmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar.
O ülke bu ülke, şu bölge demeksizin her bir kişinin kendi başına değişen dünyamızın gerçeklerine ayılması gerektiği günler geldi de geçiyor bile.
Diğer yanda, İzmir Körfezi’nde tonlarla balık ölümü devam ediyor. Şener Kilimcigöldelioğlu hocamız, körfezin kirlilik boyutunun düşünüldüğünden çok daha vahim olduğu konusunu her gün gündeme taşıyor. Gediz nehrinin Ege bölgesinde akan kollarında yaşanan felaketi gözler önüne seriyor. Nehrin kolları deltayı dolaşarak içine tahliye edilmeye devam eden tüm zehir körfeze taşımaya devam ediyor.
Köylerin kasabaların, arıtma ünitesi olmayan sanayi sitelerinin, kanalizasyonu olmayan bölgelerin kirli suları Gediz nehrini zehirlemeye devam ediyor. Sadece körfezdeki değil, nehirlerdeki balıklar da ölüyor. Zehirli nehirler, zehirli tarım zehirli toprak, zehirli yer altı suyu demek. Ege bölgesinde Gediz ve Menderes Havzaları zehirlenmeye devam ederken, böylesi bir katliam ülke gündeminde hak ettiği ilgiyi görmüyor.
DSİ, belediyeler, sanayi bakanlığı, çevre bakanlığı, valilikler gibi çok sayıda kurumu doğrudan ilgilendiren bu konu ne yazık ki halkın gözünde şu ana kadar Narin Dosyası kadar gündeme alınmadı. Oysa bu konu, hepimizi çocuklarımızı zehirleyen, geleceğimizi tehdit eden bir katliamdan başka bir tanımla açıklanamaz.
Şener Hocamız ve kurucusu olduğu GEMA Vakfı ile birlikte gönül birliği yapmış çalışma arkadaşlarına elimizden geldiğince destek olmaya, konuyu gündemde tutmaya gayret ediyoruz. Ne yazık ki, ilgili ve yetkili kurumlar halen bir iş birliği ile çözüm adımı atmak yerine, kabahati birbirlerine atmaya devam ediyor. Borç batağındaki belediyeler, durumun açığa çıkardığı dev alt yapısal maliyeti üstlenmeye yanaşmıyor. Çevre katliamı olarak orta yerde duran bu soruna da çözümsüzlük dayatılıyor.
İzmir’in kanayan yaralarından biri de katı atıkların depolanması, ayrıştırılması, bertaraf edilmesi ve dönüşüm krizidir. Harmandalı illegal çöp sahası, habis bir ur halini aldığı halde orta yerde bırakılmış bambaşka bir başlık. Çöpüyle atığı ile baş edemeyen bu şehir, dünyada marka olduğunu, modern bir yaşam alanı, medeni bir şehir olduğunu iddia etmeye devam ediyor.