Yeni yıl geldi, bahar da değil, yaz da değil! O kar taneleri yok, üşümek yok ama yine de bir mucizeye şahit olacağız. Ama önce, her evini seven herkesin büyük bir görevi var: Evdeki yenilikleri yerleştirmek, süslemek ve her köşeyi parlatmak… Çünkü, nasıl oluyorsa, yılbaşı süsleri bir anda evin tam ortasında süzülen başrol oyuncuları oluyor. Yılbaşı gecesinde bir masanın üzerine kondurulmuş o muazzam mumluk, her bir kırmızı top, o giydirilen minik çam ağacı… Bir önceki yılda zihnimize kaydedilen yenilikçi fikirler, “Yapmadım, yapmadım, yapmadım” dedikçe çarşaf gibi uzayan bir liste haline geliyor...

İşin özüne inecek olursak… Nerede başlıyor bu çılgınlık? Tabii ki mutfakta! Kış meyveleriyle dolu masaların üstünde, bir elma daha eklenebilir mi diye düşünerek, raflar dolduruluyor. Çekmecelerde kaybolan rengi belli olmayan kurabiye kalıpları bir araya geliyor, o elden geçirilmiş çikolatalı kurabiye tarifleri defterinin sayfaları yeniden karıştırılıyor. Ve kimseyi unutmadık! Evet, evdeki çiçekler bile "O eski halinden çok daha güzel oldum!" diyerek yeni yıl ruhunu hissettiriyor.

DURAK BULMAK

Ve tabii ki asıl zorlu kısmı: “Yeter, tamam, bu kadar!” diyecek bir durak bulmak. Çünkü o aralar bir ışık huzmesi daha, bir kurdele daha, bir yıldız daha alınıyor ve eve öyle bir hava katılıyor ki, sanki filmlerdeki gibi her biri mutlu insanların yaşadığı bir kasaba yeni yıl gecesini bekliyor. Tüm bu süslemeler, bir evin ruhunu değiştiriyor. Ben bayılıyorum bu heyecana! Gerçekten her bir yeri süslediğimde kendime mutlu bir evren yaratıyormuşum gibi… Sanki o an İzmir’de değilim de İsveç’in güzel bir kasabasında her yer bembeyaz kar içinde… Üzerime kalın kar montumu giymiş, kocaman atkılarımı ve sıcacık eldivenlerimi takmış; bir elimde sıcak çikolata bir elimde zencefilli kurabiye dışarıda kahkahalar atarak gezen kalabalığı izliyorum… Her yer bembeyaz kar içinde! İzmirli’nin de hayali böyle olmalı, değil mi?

YILBAŞI TELAŞI

İşte, kasım ayının ortasında başlayan bu çılgınlık, bizim evde aralık ayının ortasına kadar sürüyor. Ve yeni yıl günü gelip çattığında sonunda, her şeyin yerli yerine oturduğunu, yılbaşı sofralarının mükemmel göründüğünü kabul ediyorsunuz. Ama sonra o iki saat boyunca her yerde aynı şeyi söylüyorsunuz: “Bir dakika, buraya da şunu koysak, burayı da biraz daha parlatmalı…” İşte yılbaşı telaşı! Ama tüm o parıltılar arasında, her şeyi yerli yerine yerleştirmişken, rahatça oturup sevdiğinizle bir kahve içebilmek gerçekten çok değerli.

Ev süslemek bazen bir sanat, bazen de hayatta kalma mücadelesi. Ama bir kez o odalarda gezinip ışıkların yansımasını görmek, tüylerinizin diken diken olması, her yere neşeyle baktığınız o an… Yılbaşı, başka bir şey. Bu yıl da yeni yıla bu şekilde girelim, çünkü yeni yıl, her zaman yeni umutları, yeni hayalleri ve o eski ama bir o kadar da taze heyecanları getirir.