Yıllar sonra döndük yine başa geldik. Neymiş efendim, Türkiye’nin Kürt sorunu varmış. Böyle diye diye bugünlere gelmedik mi zaten. Bu ülkenin her ferdi, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı ve daha sayamadığım...
Yıllar sonra döndük yine başa geldik. Neymiş efendim, Türkiye’nin Kürt sorunu varmış. Böyle diye diye bugünlere gelmedik mi zaten. Bu ülkenin her ferdi, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı ve daha sayamadığımız birçok etnik kökenden gelen insanı, hatta bunlara “Azınlık” olarak kanunlarda yer alanları da ekleyebilirsiniz, var mı bunların arasında bir ayrılık, gayrılık. “Var” diyen ya bu ülkeyi ve insanını tanımıyor veya bilerek ve isteyerek “bölücülük” yapıyordur.
Dünya pandemi, iklim sorunları ve ekonomik krizle boğuşurken, Türkiyemiz de bundan nasibini alıyor. Pahalılık almış başını gitmiş, insanlar nasıl geçinecekleri konusunda kara kara düşünüyor. Hal böyle iken, sorun icad etmekte üstümüze yok yani. Şimdi de ısıtılıp ısıtılıp getirilen, “Sözde Kürt Sorunu” atıldı ortaya bir daha. Hem de “bölücü terör”ün ülke içinde ve dışında başının ezildiği bir dönemde.
Kimseyi suçlamak istemem ama CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorunu” diyerek, bunu bugüne kadar bu konuda “kılını bile kımıldatmamış”, üstelik “yangına körükle gitmiş” bir örgüt olan HDP ile çözebileceklerini söylemesi bana biraz “tuhaf” ve “yapmacık” geldi doğrusu. Bu bir nevi, “CHP’nin çözüm süreci mi?” oldu şimdi.
Eğer öyle ise, CHP’nin başı çektiği muhalefet grubunun AK Parti’yi 2009-2010’da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adı altında başlattığı Çözüm Süreci’ni acımasızca ve biraz da “Megri, megri” diyerek alaylı bir şekilde eleştirmesi komik olmayacak mı? Şimdi ne oldu da bu noktaya gelindi? Soruyorum.
Bugün, bedenleri Meclis’te, ama beyinleri Kandil’de ve İmralı’da olanların oluşturduğu HDP denilen örgüt, 2015 genel seçimlerinde, o çok eleştirilen Çözüm Süreci’nin de etkisi ile 80 milletvekili çıkartarak, büyük bir fırsat yakalamamış mıydı? Ama onlar ne yaptı? Türkiye’nin partisi olacaklarına o eli kanlı örgütün partisi olmaktan kopamadılar. Kendilerine verilen imkanları, Türkiye’ye ve hatta Kürt kökenli vatandaşlarımıza “ihanet” ederek harcadılar.
Ve o günden bu güne değişen bir şey olmadığını bu ülkede yaşayan herkes biliyor. Ama siyaset işte. “6 milyon oyu var” diye öve öve bitirilemeyen ve paylaşılamayan bir örgüt, ana muhalefet partisi başta olmak üzere, tüm muhalefetin “kurtarıcısı” gibi bütün yaptıkları ve söyledikleri görmezlikten gelinerek, sözde Kürt Sorunu çözülecekmiş. Bunun “çözüm” değil, “oy avcılığı” olduğu apaçık ortadadır.
Sayın Kılıçdaroğlu ve dostları, iktidara gelmeyi beklemek yerine, daha şimdiden Meclis’te bedenen oldukları için “meşru” olarak görünen HDP’ye acilen çağrıda bulunmalıdır. Diyebilmelidir ki, “Devletimiz sizlere her türlü imkanı sağladı. Projeler üretti, fırsatlar sundu, ama maalesef sizler bunları elinizin tersi ile ittiniz. Şimdi pişman olduğunuzu söyleyin. Bölücü örgütü lanetleyin ve ilişkilerinizi kesin. O zaman sizinle masaya otururuz.”
Ama ben onların buna da karşı çıkacaklarını adım gibi biliyorum. Çünkü ortada bir “Kürt Sorunu” yoktur. Kürt kökenli vatandaşlar da artık diğerleri gibi aynı haklara sahiptir. Ama, Türkiye’yi bölüp parçalamanın hesaplarını yapmaktan bir türlü vazgeçmeyenler, bunu anlamazlıktan gelerek “ihanetlerine” devam etmektedirler.
Türk Milleti, devleti ile çok güçlüdür. Bugün içte ve dışta bilumum terör örgütlerine adeta “kök” söktürülmektedir. Artık bitme noktasına kadar gelen, (ki bunu eli kanlı terör örgütünün elebaşıları da, “bittik, öldük, yok oluyoruz” diye itiraf ediyor) bölücü teröre, içerideki sözde meşru yandaşları vasıtası ile nefes aldırmaya çalışmaktır ve en hafif tabiri ile abesle iştigaldir.
Sorunu ne sorunu? Bırakın bu işleri!