Türkiye ve dünya son yılların en sıcak günlerini yaşıyor. Temmuz ayı sıcaklık ortalamaları neredeyse dünyanın her yerinde yeni rekorlara sahne oldu. Türkiye, son 54 yılın en sıcak temmuz ayını yaşadı.

Ağustos ayı da rekor hava sıcaklıkları ile devam ediyor. Özellikle Ege ve Akdeniz kentleri ile Güneydoğu Anadolu’da gündüz saatlerinde sokaklar bomboş. Tatil merkezlerinde de manzaralar benzer. 

Yüksek hava sıcaklıkları birçok sağlık sorununu tetiklerken dünyanın en büyük problemlerinden biri olan orman yangınları da maalesef yeşil alanların yok olmasına neden oluyor.

Geçen hafta Bolu, Çanakkale, Aydın, Muğla, Antalya gibi şehirlerde başlayan orman yangınları yüzlerce hektarlık yeşil alanın yok olmasına sebep oldu. Türkiye’nin yangınlarla mücadele ettiği yerlerden biri de güzel şehrim İzmir’di.

Benim de yaşadığım Karşıyaka ilçesi neredeyse dört gün boyunca yangınla mücadele etti. Yamanlar Dağı sırtlarında başlayan yangın, yoğun rüzgârın da etkisiyle irili ufaklı birçok farklı noktaya hızlıca yayılarak İzmir kent merkezinin son yeşil alanlarından birini yok etti maalesef.

Bayraklı ile Karşıyaka ilçelerini ayıran ve üzerinde Seyirtepe’nin de bulunduğu ağaçlandırma sahası da yangına teslim oldu. Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ağırlıklı olarak çam ağaçlarıyla yeşillendirilen bölge bundan yıllar önce de orman yangınına kurban gitmişti. 

Yangının ardından yeniden ağaçlandırılan bölge yemyeşil çam ağaçlarıyla bölgenin nefes aldığı bir merkeze dönüşmüştü yeniden.

Bölgenin güvenliğini sağlamak için destek kuvvet olarak yangın alanında görev yapan emniyet mensubu arkadaşımın izlenimlerini dinleme fırsatı bulunca bizzat yangının seyri, gelişimi gibi süreçler hakkında ilk elden bilgi sahibi oldum.

ATEŞ TOPU

Çam ağaçlarının kozalaklarının ateş topuna dönüştüğünü, bu ateş toplarının yüzlerce metre uzaklığa fırlayarak yeni yangınlara sebep olduğunu anlattı. Hatta Zübeyde Hanım Mahallesi’nde çatısı yanan TOKİ konutlarının da farklı noktalardan sıçrayan kozalaklar ile kısa süre içerisinde tutuştuğunu gözlemlediğini anlattı.

Karşıyaka Belediyesi Şantiyesi ve Küçük Sanayi Sitesi olarak bilinen noktada da yangının şiddetlenmesinde kozalakların etkisinin araştırılması gerektiğini söyledi.

Çam ağaçları ile ilgili benzer bir serzenişi Çanakkale Şehitliklerinde bir türlü durdurulamayan yangınla ilgili de duymuştuk. Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı dönemde çorak, ağırlıklı olarak makiliklerle kaplı alanın Orman Bakanlığı gözetiminde çam ağaçlarıyla kaplanmasının hem alandaki tarihi izleri yok ettiği hem de ekolojik yapıyı bozduğu ve orman yangınlarına davetiye çıkardığı gibi söylemler bilim insanlarınca hala tartışma konusu.

İzmir yangınıyla benzer zamanlarda yaşanan Çanakkale orman yangının da günlerce söndürülememesi bu işin sorumlusu çam ağaçları mı sorusunu bir kez daha sorgulatıyor.

Liyakat, beceri, ileri görüşlülük gibi konularda milletçe çok başarılı olduğumuzu söylemek mümkün değil. Ancak ağaçlandırma denildiğinde herkesin aklına ‘çam’ geliyor olmasının da izah edilmesi gerekmiyor mu?

Bu ülkede onlarca orman fakültesi, binlerce orman mühendisi, biyolog, çevre mühendisi, ziraatçı var. Nasıl deprem konusunda uzmanları sürekli dinliyor ama bir şey yap-a-mıyorsak, belki de orman yangınları konusunda da bu uzmanları dinlememizin vakti gelmiştir ne dersiniz?

Küresel iklim krizinin olumsuz etkilerini gelecekte çok daha fazla yaşayacağız gibi görünüyor. Orman yangınlarıyla mücadele noktasında yerel yönetimler ve Orman Genel Müdürlüğü’nün çakışan alanlarda-hizmetlerde koordinasyon eksikliği yaşadığı malumumuz.

Yerel yönetimleri daha güçlü hale getirebilmek için çıkarılan Bütünşehir Yasası’na rağmen ilgili belediyelere -miş gibi yapılan sorumlulukların bir an önce artırılması, hükümet-muhalefet belediyesi ayrımına ilişkin tüm olumsuz önyargıları terk ederek harekete geçmemiz gerekiyor.