Türkiye bu haftasonu önemli bir seçimin finaline gidiyor. Türk Halkı 14 Mayıs’ta kendisini 5 yıl boyunca parlamentoda temsil edecek vekillerini seçmişti. Geriye o vekillere ve hükümete başkanlık edece...

Türkiye bu haftasonu önemli bir seçimin finaline gidiyor. Türk Halkı 14 Mayıs’ta kendisini 5 yıl boyunca parlamentoda temsil edecek vekillerini seçmişti. Geriye o vekillere ve hükümete başkanlık edecek Cumhurbaşkanı’nı seçmeye geldi. Biliyorsunuz iki aday var. Biri Türkiye’yi 21 yıldır yöneten AK Parti iktidarının, son dönemde de Cumhur İttifakı’nın adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, diğeri de 6’lı Masa ile başlayıp Millet İttifakı’nın adayı CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Buraya kadar herşey tamam. Ama Türkiye, yüzyılın bu önemli seçimine giderken öyle bir havaya büründürüldü ki, sanki insanlar açlıktan kırılıyor. Önce dev marketlerle başlayan pahalılık korosu, buna ayak uyduran halkın marketi semt pazarlarıyla, “öldük, bittik” nidalarını ayyuka çıkarıldı. Çünkü bu durum, bazılarının işlerine öyle geliyordu. Hatta, o noktaya kadar gelindi ki, acı soğan bu konuda “şampiyon” ilan edildi. Bir de buna “patates” ilave edilince, koro tamamlanmış oldu. “Uzuuun süre” bu nakarat tekrarlandı durdu. Nasıl olurdu da tarım ülkesi bu güzel vatanda soğan 30 liralara kadar çıkardı. Haydi benzin ve doğalgaz ithaldi, ama ya soğan patates. Onlarda mı ithaldi? Neden pahalanıyorlardı? Türk halkı bu soruyu uzun süre kendine kendine sordu, durdu. Sosyal medyada çokça, televizyon ve gazetelerde ara sıra çıkan haberlerde, soğanların derelere tarlalara döküldüğü, patateslerin ise depolarda çürütüldüğü görüntüler, hafızalarda yer aldı. Bu durum vatandaş arasında “Acaba?” sorularına neden olurken, piyasada birçok üründe fiyatların sun’i biçimde şişirildiğini iddia eden de oldu, “Niye önlenemiyor?” denilerek iktidarı hedef tahtasına koyanlar da. Bu şekil ve şartlar altında gidilen 14 Mayıs seçimlerinde, AK Parti’nin başı çektiği Cumhur İttifakı, aradaki fark 5 puan da olsa yarışı rakibi konumundaki Millet İttifakı’nın önünde tamamladı. Geriye Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi 2.Tur’a kalırken, soğanın da patatesin de fiyatları bir anda yarı yarıya düştü. Görünen o ki daha da düşecek. Şimdi ne yapacağız. Zerzevat üzerinden birilerine yüklenmeye devam mı edeceğiz!

SİNAN OĞAN’A DA AYNI LİNÇ

Gelelim Sinan Oğan’a. Kendisi de diğer adaylar gibi Cumhurbaşkanlığı makamına aday oldu. Gayet demokratik bir hak olduğu aşikar. Tabii ki diğer iki güçlü rakibi kadar oy alması eşyanın tabiatına aykırıydı. O da görevini yaptı ve tamamladı. Önceki gün de ister kendi fikri, isterse taraftarlarının hissiyatı deyin, tarafını seçti ve çıktı kameralar karşısında dobra dobra Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini açıkladı. Aman Allahım, o dakikadan sonra öyle bir linç kampanyası başlatıldı ki, inanılacak gibi değil. Tıpkı daha önce 6’lı Masa’dan kalkan Meral Akşener’e ve Muharrem İnce’ye yapılanlar gibi. Hatırlayın Akşener için, “AK Şener, İyi Bilirdik” manşetleri atılmamış mıydı? Resmen “Sen artık bizim için ölüsün” denildi yahu. Sonra ne oldu. Masaya bir şekilde dönünce veya döndürülünce, yine “Meral Abla” oldu. Muharrem İnce’in başına ise pişmiş tavuğun başına gelen kadar, gelmeyen kalmadı. Adan 1.Tur’da dengeleri değiştirebilecek oyu alınca bir anda kasetler havada uçuştu. Sahtedir, gerçektir bilemem. Benim için önemli bir seçim arefesinde siyaset sahnesinden bir anda kaybolması manidardır. Hasılı netice: Biz bu zerzevat üzerinden algı operasyonlarını ve kendi insanımız biraz aykırı duruş sergilediğinde de linç etmeye kalkışma alışkanlığını bir an önce terk etmez isek daha çok yarı yolda kalırız. Asıl mesele güvendir. Türk Milleti kime güveniyorsa ona oy verir. 28 Mayıs’ta çıkacak her türlü sonuç bu Necip Millet’e hayırlı olsun!