Yunus Emre ne demiş, ‘Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için...’
Ne çok unutuyoruz sevginin iyileştirici gücünü, değil mi? Kavgayı, gürültüyü, yaralamayı, kıskançlığı, insanların ezelden bu...
Yunus Emre ne demiş, ‘Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için...’
Ne çok unutuyoruz sevginin iyileştirici gücünü, değil mi? Kavgayı, gürültüyü, yaralamayı, kıskançlığı, insanların ezelden bu yana başına dertler açmış yedi türlü belayı elimize, dilimize pelesenk eyleyip karşımızdakini yaralamayı hak ediniyoruz. İnsanlara kusur bulmak için bakıyor, elimizdeki gizli çuvaldızları karşımızdakinin en zayıf anında kullanıyoruz. Toplum içinde yaşanan en acı gerçek şiddet. Sadece el ile yapılan değil, ufacık sanılan bir söz ile ve hatta bir gözün bir bakışı ile.
“Sen kimsin ve bu hakkı kendinde nasıl görebiliyorsun?”
Bu soruyu sordun mu hiç kendine? Birini acımasızca eleştirirken, yanlışlarını bıçak gibi yüzüne vururken, onun hayatını komple değiştirecekken... Arada bir sor: Sen kimsin? Sana bu hakkı kim verdi?
Tolstoy demiş, “Tanrı’yı sevdiğini söyleyip kardeşini sevmeyen yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşini sevmeyen görmediği Tanrı’yı sevemez.”
Ne doğru bir söz değil mi? Oldum olası şiddeti anlayamam. Oysa yeni yeni bilmeden de olsa hepimizin şiddet yanlısı kişiler olduğumuzun farkına varıyorum. Çünkü gerçekten şiddet dediğinin sadece ete verilen yaralar değil, ruhtaki bırakılan derin acılar da olduğunu anlıyorum. Son günlerde psikolojik şiddet lafını daha çok duymaya başladık. Suçlamak, çaresiz hissettirmek, tehdit etmek... Fiziksel şiddet kadar çok sık rastlanan bir durum. Anlatması, anlaması, ispat etmesi zor bir kavram. Sözlerin ruhta bıraktığı izleri kanıtlamak kolay değil. Ama bu duruma maruz kalanlar hep aynı ifadeleri kullanıyor...
‘SENDEN ADAM OLMAZ’
Küçükken babasının ‘Senden adam olmaz’ dediği için hayatı boyunca özgüvensizlik çeken nice erkekler, annesinin ‘Böyle konuşursan kocandan çok dayak yersin’ diye diye büyüttüğü nice kız çocukları tanıdım... İnanın, gözlerinde hep aynı ürkek bakış ve donuk renkler vardı. Psikolojik şiddet, okulda, işte, ailenizin yanında, arkadaşlarınızla dışarıdayken ya da hiç tanımadığınız kişilerin yanında sizinle istemediğiniz şekilde dalga geçerek yerin dibine girmenizi ister. Psikolojik şiddet, yaptığınız her şeyi ama her şeyi eleştirir: Size kendinizi yeteneksiz ve çaresiz hissettirmek için olabildiğince aşağılar ve hatalarınızı sizi küçümsemek için sürekli kullanır. Psikolojik şiddet, sizi kontrol altında tutmak için her şeye karışır: Yaptığınız her hareket, söylediğiniz her söz, gittiğiniz her yeri denetim altına alır ki muhtaç olduğunuz hissini en yoğun şekilde aşılar. Psikolojik şiddet, duygularınızı önemsemez: Sizi sık sık aşırı duygusal olmakla suçladığı gibi, düşüncelerinizin yanlış olduğuna inandırmak için çabalar. Psikolojik şiddet, hatalarınızı yüzünüze vurur, yanlışlarınızı arar, kusurlarınızın üstünü örtmez: Yardımcı olmak yerine kendinizi daha kötü hissetmeniz için elinden geleni yapar. Ve daha da fazlası... İnsanın gözlerine baktığında ne derin yaralar aldığını hissetmek mümkün, biliyor musunuz? Ama gerçekten baktığında, baktığını gördüğünde... Görmeyi öğrenmemiz gerek... Şimdi sağındaki ve solundaki insanlara bak ve onları görmeye çalış. Ve dile getir şunları:
Söylesene insanlık, ne zamandır böyleyiz?