Geçtiğimiz hafta ulaşabildiğimiz şair ve yazarların ardından bu hafta da mizah dünyasına sorularımızı ulaştırdık. Şimdilik Atay Sözer ve Mustafa Yıldız’ın elimize ulaşan cevaplarına yer veriyo...
Geçtiğimiz hafta ulaşabildiğimiz şair ve yazarların ardından bu hafta da mizah dünyasına sorularımızı ulaştırdık. Şimdilik Atay Sözer ve Mustafa Yıldız’ın elimize ulaşan cevaplarına yer veriyoruz.
ATAY SÖZER (Senarist/ Mizah yazarı/ Karikatürcü)
Virüs salgını nedeniyle evlerinize kapandınız. Bu süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Neler düşündünüz?
Mizah, her zaman genel gidişatla ters orantılıdır, işler iyi gidiyorsa mizah üretimi düşer daha yumuşak, suya sabuna dokunmayan eğlenceli konularda ürünler çıkar ancak işler kötü gidiyorsa mizah o oranda yükselir, keskinleşir, sertleşir, gerçek işlevini yapmaya başlar. Küresel anlamdaki virüs krizi tüm dünyada mizah alanında bir patlama yarattı. Kendi adıma normalde zamanda yaptıklarımın birkaç katı iş ürettim.
Gazete alma alışkanlığının epey azaldığı, ama salgın döneminde bunun yüzde 25 daha da düştüğünü gördük. Bugünlerde internet ve sosyal medya alanları daha da aktif oldu. Siz, çizgilerinizi topluma nasıl ulaştırıyorsunuz ve ilgi nasıl?
Zaten uzun zamandan beri sosyal medya ve internet ağırlıklı çalışıyordum. Gerek yazılarım gerek çizgilerimi gene bu yollarla paylaştım. Tabii herkes evinde bilgisayar başında olduğundan daha çok insana ulaştı, beğenenler, yorum yapanlar, paylaşanlar hatırı sayılır oranda arttı.
-Korona virüs salgını ülkemize girdiğinde virüsle ilgili caz şarkıları dahil çok farklı şekillerde espriler üretildiğini gördük. Ardından yaşlılarla ilgili espriler sıkça görüldü? Siz bu süreçte toplumun gülme ihtiyacıyla ilgili neler tespit ettiniz?
İnsanların panik anında tüketim çılgınlığına kapılıp marketleri yağmalaması, tam tersi kimilerinin işin ciddiyetinin farkına varmayıp “bize bir şey olmaz” diyerek inanılmaz bir rahatlıkla devam etmeleri, idarecilerin örtbas edeceğim derken çuvallamaları, krizi fırsata çevirmek isteyenler ya da fırsatları krize döndürenler mizahçılara bol bol malzeme sağlamıştır. 65 yaş üstüne yasak geldiğinde çok endişelendim, bunun toplumda bir ayrımcılık getireceğini düşündüm, ırk, din, cinsiyet gibi bir de yaş ayrımcılığının faşizan boyutlara dönüşeceğini biliyordum ne yazık ki haklı çıktım. Birtakım zekâ yoksunları yaşlılara virüs kaynağı muamelesi yapıp türlü tacizlere başladılar. 20 yaş altına da getirilen yasak bunu bir ölçüde hafifletmiştir umarım. Bana göre yasağın herkesi kapsaması gerekiyordu. Aslında burada da gerçekten mizahi bir durum var, şimdiye kadar özgürlüğü, demokrasiyi savunan kesimler sokağa çıkma yasağı isterken; baskıcı, totaliter, yasakçı zihniyet yasağa karşı çıkıyor. Düne kadar evrime karşı olan dünyanın her yerinden din adamları şimdi virüsün mutasyon geçirmesi konusunda aynı fikirdeler. Mabetler kapanıyor, dini ritüellerin yapılması yasaklanıyor. Virüs toplumsal bir değişmeye yol açacak, deniyor ya; değişim çoktan başladı galiba.
Kriz zamanlarını atlatacağız. Yaşanan ölümler, işsizlik ve travmalar geride kalmayacak hemen. Bu sürecin ardından başta siz mizah alanında üretim yapanlar olarak, mizahın yaraları saran bir yanı olacağını düşünüyor musunuz?
Eğer komplo teorisyenlerinin dediği gibi bu salgın egemen güçler tarafından tezgâhlanan bir toplum mühendisliği ise sonuç pek iç açıcı olmaz, ama bir ihtimal ters tepip ellerinde de patlayabilir veya kendiliğinden gelişmiş bir olgudur. Her şartta da toplumsal bir değişim olacağı kesin, epey yıkıcı etkisi olacaktır. Mizah burada yaraya çare olmasa da biraz olsun moral, biraz dayanma gücü sağlar acıya karşı direnci arttırır.
MUSTAFA YILDIZ (KARİKATÜRİST)
“Sokaksız mizah eksik kalıyor”
Virüs salgını nedeniyle evlerinize kapandınız. Bu süreç üretiminizi nasıl etkiledi? Neler düşündünüz?
Şu süreçte evlerde olmamız aslında üretimimizi artırıyor. Sonuçta karikatür kağıt, kalem ve bilgisayar ortamında oluşuyor. Bunlarda evde, ofiste, gazetede olabiliyor. Ama zaten evde çalıştığımız için bir yerine iki, üç karikatür daha fazla çizer olduk. Tabii mizah birçok alandan besleniyor. Sokak da benim için önemli. Gözlem yapmadan çizemezsiniz. Yani sokağa çıkmamaya özen gösterdiğimiz bu günlerde bu yanımız eksik kalıyor.
Gazete alma alışkanlığının epey azaldığı, ama salgın döneminde bunun yüzde 25 daha da düştüğünü gördük. Bugünlerde internet ve sosyal medya alanları daha da aktif oldu. Siz, çizgilerinizi topluma nasıl ulaştırıyorsunuz ve ilgi nasıl?
Gazete satışlarının her geçen gün düştüğü uzun süredir ortada. Buna korana virüs eklenince hepten kötü bir duruma geldi. Ben gazete ve dergilere çizsem de burada yayınlanan karikatürlerim sosyal medyadan daha çok insana ulaşıyor. Bazı karikatürlerim müthiş sayılarda paylaşılıyor. Çokça insana ulaşmasında aracı oluyor. Her ne kadar mizah dergileri azalsa da, gazete çizerleri yok denecek kadar az olsa da karikatüre ilgi hala çok yüksek. Bunu paylaşımlarda görüyoruz.
Korona virüs salgını ülkemize girdiğinde virüsle ilgili caz şarkıları dahil çok farklı şekillerde espriler üretildiğini gördük. Ardından yaşlılarla ilgili espriler sıkça görüldü? Siz bu süreçte toplumun gülme ihtiyacıyla ilgili neler tespit ettiniz?
Tabii gündem korona virüs olunca hatta tüm dünyada yaşamı etkilerken mizahçılarda boş duramazdı. Daha ilk günlerden bu yana binlerce karikatür çizildi. Çizilmeye devam edecek gibi. İran’da bu konuda 2 farklı kurum uluslararası karikatür yarışması düzenlendi.
Çocuklarla yürüttüğüm, eğitime ara verdiğimiz karikatür atölyelerinde bile korona virüs konusunu çizdik.
Mizah insanlarda, toplumda birazda rahatlama aracıdır. İnsan gülmek ister. Bu sıkıntılı günlerde adeta bir mizah patlaması yaşanıyor. Çok tehlikeli bir virüs karşısında bile insan komik şeyler üretebiliyor.
Kriz zamanlarını atlatacağız. Yaşanan ölümler, işsizlik ve travmalar geride kalmayacak hemen. Bu sürecin ardından başta siz mizah alanında üretim yapanlar olarak, mizahın yaraları saran bir yanı olacağını düşünüyor musunuz?
Az öncede belirttiğim gibi insanlar bu süreci en az hasarla atlatabilirse ne mutlu. Bu virüse yakalanmak, tedavi olmak veya ölmek değil. İşin psikolojik, ekonomik boyutları da var. Örneğin çocuklar eğitime ara verdi. 65 yaş üstü farklı hastalıklarla boğuşan insanlarımız yürüyüşe bile çıkamıyor. İşte mizah burada rahatlama aracı olarak devreye girebilir.