İdlib’i kurtaralım derken, bir günde 34 vatan evladını şehit verdik. Her gün de birer ikişer vermeye devam ediyoruz. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Mekanları elbette cennettir.
Dünyanın süpe...
İdlib’i kurtaralım derken, bir günde 34 vatan evladını şehit verdik. Her gün de birer ikişer vermeye devam ediyoruz. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Mekanları elbette cennettir.
Dünyanın süper güçleri, kurmuşlar düzenlerini, Ortadoğu coğrafyası ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor. Bize ise kurulan kapanı bozmak için amansız bir mücadele kalıyor.
Peki bunu yapmayacak mıyız? Yapacağız elbette… Çünkü bunu yapmadığımız takdirde, biliyoruz ki, bir gün o oyunu bu toprakların üzerinde kuracaklarından adımız gibi eminiz…
Bugünlerde herkesin şöyle bir etrafına bakıp düşünmesi gerekiyor. Binlerce Mehmetçiğimiz ile Suriye’de oyunu bozmak için oradayken, 8 yıldır bakıp beslediğimiz mültecilerin, kapıları açtık diye palas pandıras Avrupa yollarına düşmeleri bile bize ders olmalı…
Onları ölümden kurtardık, ama buldukları ilk fırsatta ülkeyi terk etmek için harekete geçtiler. Türlü eza ve cefalara rağmen kendilerini Avrupa’nın kucağına atmaktan geri durmuyorlar. Ne var bu Avrupa’da anlamak mümkün değil.
Dünyanın çivisi çıkmış, haberimiz yok!
İdlib’de ateşkesin ilan edilmiş olması, bize biraz soluk aldırmış olabilir. Ancak yine de çok dikkatli olmak lazım. Suriye üzerinde emelleri olanlar bizi orada rahat bırakacağını zannetmiyorum. Çünkü “tavşana kaç, tazıya tut” oyunu devam ediyor…
Bu ateşkes, sadece ve sadece Şam’daki iktidarını ne pahasına olursa olsun bir süre daha sürdürmenin peşinde olan Eset’in şimdilik kurtuluşu olmuştur.
Eset’in ne halkını, ne de Suriye’yi düşündüğü yoktur. Olsaydı ülkesini Süper Güçlerin satranç tahtası haline getirmez, Türkiye gibi bir “ağabey ülke”nin kanına girmezdi…
Galiba Türkiye’nin kaderi, Ortadoğu’nun oluşturulmuş halklarının kaderlerini tayin etmek isteyenlerle mücadele içinde geçecek. Ne de olsa imparatorluk bekası olan bu ülkelerde yaşananlar, bir noktada bizi galiba buna mecbur bırakıyor.
Milyonlarca mülteciye bakmak zorunda kalan, yetmedi terör tehdidi yüzünden Irak ve Suriye’nin kuzeyine müdahale etmek durumunda kalan, üstelik bir de evlatlarını şehit veren ülkemiz, dilerim bu badirelerden bir an önce kurtulur…
Ortadoğu’da, kendi kaderini kendisi tayin eden mutlu toplumları öyle özledik ki. Hoş 100 yıla yakın Cumhuriyet idaresinde, darbe ve krizleri saymazsanız, Kıbrıs Barış Harekatı dışında böylesine bir savaş düzeninde yaşamamıştık…
Galiba biraz da bu yüzden “dejavu” yaşıyoruz… Ancak, milletimizin engin feraseti ile bu çıkmazdan da kurtulacağımıza inanıyorum… Allah bizi yönetenlere de o feraseti versin…
***
Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü…
Yüreklerimiz şehitlerimizden dolayı çok yaralı ama, yine de onları unutamayız… Hayatın yarısı erkekse, diğer yarısı kadındır… Onlar anne, eş, kız kardeş, kız çocuğudur…
‘Evde ve iş’te, yardımcımızdır…
Bu dünyayı birlikte yaşıyor ve paylaşıyoruz… Onlarsız bir hayat düşünülemez… Bu yüzden “eşit miyiz, değil miyiz” olaylarına girmeden birbirimize sahip çıkmak, desteklemek mecburiyetindeyiz…
Türk Kadınının 8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun…