Çevre yönetim sistemleri ve temiz üretim uygulamaları, endüstriyel kuruluşların çevresel performanslarını arttırmakla...
Çevre yönetim sistemleri ve temiz üretim uygulamaları, endüstriyel kuruluşların çevresel performanslarını arttırmakla kalmayıp aynı zamanda ekonomik performanslarını ve kurumsal prestijlerinin de olumlu yönde etkilemektedir. Söz konusu uygulamalar son derece önemli ve etkin olmakla birlikte, firma sınırları içinde kaldığından, çevresel performansı belli bir düzeye kadar geliştirilebilmektedir. Ek kazanım elde edebilmek firma sınırlarının ötesine geçebilmeyi ve çoğunlukla firmalar arası işbirliğini gerektirmektedir. Bu yaklaşım, günümüzde pek çok ülkede uygulamaya geçmiş “Endüstriyel simbiyoz (endüstriyel ekoloji)” kavramını gündeme getirmektedir. İlk olarak dünya da 1989 yılında gündeme gelen “ endüstriyel ekoloji” endüstri ile doğal yaşam ve ekolojik sistemler arasındaki analojiye dayanmaktadır ve birbirleri ile hem ekonomik açıdan hem de birbirlerinin ürün ve atıklarını (madde ve enerji) kullanmaları açısından ilişki içinde olan tüm endüstriyel prosesler ağını simgelemektedir. Ülkeleri ve sektörleri ayıran sınırların kalktığı yeni dünya da, iletişim ve işbirliğini öne çıkaran yenilikçi, yaklaşımlarda kaçınılmaz.Çağın getirisi olan her sorun yeni bir sınav.Ama artık hiç kimse bu sınavı yalnız başına vermek zorunda değil.İş birliği kültürünü geliştiren paydaşına katma değer sağlayan çevreyi ve sosyal faydayı gözeten yeni bir anlayış, vizyon sahibi çok yönlü fırsatlar içeren dinamik bir ağ da buluşturuyor. Bu yenilikçi anlayışa “Endüstriyel simbiyoz “ diyoruz. Endustriyel-simbiyoz_0“Simbiyoz” biyolojik bir terimdir ve iki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamaları anlamına gelmektedir. Endüstriyel ekoloji ile aynı yaklaşımı işaret eden endüstriyel simbiyoz doğadakine benzer şekilde birbirine yakın iki bağımsız endüstriyel işletme arasında madde ve enerji değişimi olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda, endüstriyel simbiyoz tercihen birbirine fiziksel olarak yakın olup, normalde birbirlerinden bağımsız çalışan iki veya daha fazla endüstriyel işletmenin bir araya gelerek hem çevresel performansı hem de rekabet gücünü artıracak uzun süreçli ortaklıklar kurması ve dayanışma içinde çalışmasını temsil eder. Diğer bir ifadeyle endüstriyel simbiyoz bağımsız işletmeleri, daha sürdürülebilir ve yenilikçi bir kaynak kullanım yaklaşımı çerçevesinde bir araya getirmektedir. Bu ağyapı, malzeme, enerji, su ve yan ürünlerin fiziksel değişimi de dahil olmak üzere, her türlü varlığın, lojistik ve uzmanlık kaynaklarının paylaşımı anlamına gelmektedir. Bu sayede endüstriyel kaynaklı çevresel ve sosyal problemlerin önüne geçmekle kalmayıp aynı zamanda ekonomik getiri de sağlanmış olmaktadır. Endüstriyel simbiyoz ayrıca, Ar-Ge, inovasyon (yenileşim) ve kümelenme faaliyetlerinin yanı sıra, yeni iş alanları yaratma potansiyeli ile girişimciliği ve bölgesel kalkınmayı da destekleyen bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır. İSKENDERUN KÖRFEZİ UYGULAMALARI Endüstriyel simbiyoz ifadesi çoğumuza yabancı. Oysa bu kavramın içeriğini, aslında biliyoruz. Endüstriyel simbiyoz; İki veya daha fazla işletmenin,birlikte düşünüp birlikte hareket ederek katma değer yaratmaları,hem ekonomik hem de çevresel fayda sağlamaları anlamına geliyor. Endüstriyel simbiyoz anlayışı ile bir işletmenin atığı,diğerinin ham maddesi oluyor.Üstelik paylaşım atıklar ile sınırlı değil,enerji,iş gücü,lojistik ve uzmanlık gibi her türlü kaynak bu sistem de etkin olarak değerlendiriliyor. İlk uygulamalarına 1970’li yıllarda, Danimarka’da raslanılan endüstriyel simbiyoz, bugün Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin yanında,Güney Kore, Çin. Meksika ve Avusturalya gibi birçok ülke de uygulanmaktadır. 2005 yılından beri İngiltere’de uygulanan Ulusal Simbiyoz programı en başarılı örneklerden. Program sayesinde işletmelerin tasarrufu yılda yaklaşık 250 milyon sterlin artarken,depolanması gereken atıklar 9 milyon ton, CO2 salımları 8 milyon azaldı. Yeni iş alanları ve istihdam yarattı. Devletin bu program için yaptığı maddi yatırımın 8 katı doğrudan vergi geliri olarak hazineye döndü. Benzer bir başarı Türkiye için de mümkün. Endüstriyel simbiyoz; Türkiye’de ilk olarak İskenderun Körfezi’nde gündeme geldi. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı şirketinin kurumsal sosyal sorumluluk ile başlattığı bu proje, çeşitli fizibilite ve değerlendirme çalışmaları sonrasında uygulamaya yönelik faaliyetlerle devam etmektedir. Projenin uygulama aşaması 2011 yılında,Türkiye Teknoloji Geliştirme Vafkını yürütücülüğünde; ODTÜ, İngiltere’de program sorumlusunun işbirliği ile gerçekleştirildi. Özel sektörü, kamu kuruluşları, STK.lar ve üniversiteleri buluşturan bu öncü proje sayesinde Türkiye’de Endüstriyel Simbiyoz, Bakü-Tiflis-Ceyhan olarak gündeme gelmiştir. Projenin uygulama aşaması 2011 – 2014 yıllarında TTGV tarafından yürütülmüş olup hem yerel hem ulusal düzeyde önemli kazanımlar sağlamıştır. Petrol Boru Hattı Şirketi tarafından desteklenen “İskenderun Körfezi’nde Endüstriyel Simbiyoz Projesi” ile sağlanan kazanımlardan biri de bu yaklaşımın ulusal düzeydeki pek çok paydaş gibi kamu kurumlarının da gündemine girmiş olmasıdır. 19 Kalkınma Ajansı endüstriyel simbiyozu 2014-2023 dönemi bölge planlarına dahil etmiştir. Endüstriyel simbiyoz projesinin hedefi , karşılıklı fayda sağlayan şirketleri, araştırmacıları ve ilgili kuruluşları buluşturan bir ağ oluşturmaktır. Bu kapsamda düzenelenen ARGE proje pazarı etkinliğinde 40 proje yer aldı ve 60’a yakın ikili görüşmeler gerçekleştirildi. Endüstriyel simbiyozun alanı, Türkiye’nin en verimli topraklarını içine alıyor. Çukurova sanayi ve tarımın içiçe geliştiği özel bir bölge. Türkiye’de narenciyenin yüzde 70’i Çukurova’da yetişiyor. Bu nedenle de bölgede en fazla üretilen atıklardan biri de meyve posalarıdır. Oysa bu atıkların hayvan besleme de kaliteli yem kaynağı olarak da kullanılması mümkündür. İskenderun’da endüstriyel simbiyoz projesi ile 8 farklı uygulamanın toplamda 350 bin ton atığın değerlendirilmesini sağlayacağını, buna paralel olarak 25 milyon kilowat saatin üzerinde enerjinin tasarruf edileceğini ya da üretebileceği ortaya konuldu. Yeni ürünler ve yeni girişimlerin ortaya çıkması sağlandı. Bu gibi yatırımları iki yıl gibi kısa sürede geri dönebileceği ispatlandı. BEBKA PROGRAMI BEBKA da Türkiye’de yürütülmekte olan endüstriyel simbiyoz faaliyetlerini yakından takip etmiş, 2014-2023 bölge planında da yaklaşıma yer vermiştir. Buna göre, “Dengeli Mekânsal Gelişme ve Sürdürülebilir Çevre” başlığı altında yer verilen tedbirlerden biri de “firmalar arası işbirliği ve dayanışmayı artırarak hem çevresel hem ekonomik getiriler sağlayan Endüstriyel Simbiyoz uygulamalarının hayata geçirilmesi” olmuştur. Bu noktadan hareketle BEBKA ve TTGV işbirliğiyle “Endüstriyel simbiyoz uygulamalarının yaygınlaştırılmasına “Bursa-Eskişehir-Bilecik Endüstriyel Simbiyoz Programı” başlatılmıştır. KAPSAM VE FAALİYETLER Program iki temel aşamadan meydana gelmektedir: 1. Fizibilite ve altyapı aşaması 2. Uygulama ve sürdürülebilirlik aşaması “Fizibilite ve altyapı aşaması”nın amacı, bölgedeki endüstriyel simbiyoz potansiyelinin ortaya konması, sektörler ve firmalar arası olası işbirliği alanlarının (sinerjilerin) ve önceliklerin tespit edilmesi, bir simbiyoz ağının oluşturulmasına başlanarak uygulamaya yönelik stratejinin ve atılacak adımların belirlenmesidir. “Uygulama ve Sürdürülebilirlik Aşaması” ise ilk aşamada elde edilen çıktılar doğrultusunda sinerjilerin hayata geçirilmesi, gerekli sistematiğin oluşturulması ve sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik önlemlerin alınmasını ve uygulamaya geçirilmesini kapsamaktadır. TEMEL FAALİYETLER- Fizibilite ve Altyapı Aşaması