Bu millet öyle bir haslete sahip ki, ülkesini sevmeyen bir tek insan bulamazsınız. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 106.yılı kutlamaları bunu bir kez daha gösterdi. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Anamur’a Ç...
Bu millet öyle bir haslete sahip ki, ülkesini sevmeyen bir tek insan bulamazsınız. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 106.yılı kutlamaları bunu bir kez daha gösterdi. Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Anamur’a Çanakkale’de 250 bin şehit vererek elde ettiğimiz zaferi, tıpkı o günkü heyecanla andık, şehitlerimizi yad ettik.
18 Mart haftası deniz zaferi ile başlayıp kara savaşlarında elde ettiğimiz zaferlere kadar sürüyor. Ben de buradan, başta “Anafartalar Kahramanı” Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’de görev yapmış ve şehit olmuş kumandanlarından erine kadar tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyorum. Biliyorum ki, hepsi bizleri şimdi Cennet’ten izliyorlardır. Ruhları şad olsun.
Her zaman söylüyorum ve herkes de bunda hemfikir. Türk’ü, Kürd’ü, Laz’ı, Çerkes’iyle bu millet Çanakkale’de tüm dünyanın hayretler için de gıptayla izlediği ve idrak ettiği biçimde emperyalizme karşı inanılmaz bir zafer kazanmıştır. İşte bu zafer bizleri bir asrı aşkındır ayakta tutmaktadır. Ben bunun adına “Çanakkale Ruhu” adını veriyorum.
Ama bugüne bakıp üzüldüğüm birçok olayı da maalesef yaşıyoruz. Koskoca bir imparatorluktan, küllerinden yeniden doğan bir millet, gencecik bir Türkiye Cumhuriyeti ortaya çıkarmışken, geldiğimiz noktada, savaşın her türlüsünü yaşıyoruz ve bir türlü belimizi doğrultamıyoruz.
50’li yıllarda bu ülkeyi zımmen ele geçiren dış güçler, ki bunların başında ABD gelmektedir. Bugün de bizimle bir yandan müttefik ve stratejik ortak olduğunu söylerken, diğer yandan ülkemizin etrafını ateş çemberine döndürmekte tereddüt etmemiş, hala türlü türlü terör örgütleri vasıtasıyla tüm enerjimizi buraya harcatarak kalkınmamıza bu noktada engel olmaya çalışmaktadır.
Belki Çanakkale’de ABD yoktu ama onun ağababası emperyalistler başroldeydi. Şimdi Türkiye’yi dünya haritası üzerinden silme görevini, bizden görünerek sinsice yapmaya çalışan bir ABD profili var. Zira, küresel terörün baş temsilcisi bu süper güç ülkenin bugün Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de, Kıbrıs’ta ve son olarak da bize ezeli düşman muamelesi yapan Yunanistan’da üs kurması herhalde tesadüf değil.
ABD, İngiltere, Fransa ve hatta Almanya’dan destek alan Türkiye düşmanları, etrafımızda ve içimizde fır dönmekte, açığımızı aramakta, boş gördükleri noktalardan bizi vurmaya çalışmaktadır. Yaşadıklarımız sizde de bu hissi oluşturmuyor mu? Ne yalan söyleyeyim, bende oluşturuyor.
Bir yandan dünyayı olduğu gibi bizi de kasıp kavuran korona virüs belası devam ederken, tüm bu olayların yavaşladığını gördünüz mü? İnsanlığı dünya üzerinden silebilecek bir virüsün tehdidi varken, diğer yandan birbirimizi yemeye devam ediyoruz. Hayret!
Ülkede yaşadıklarımız, beni tedirgin ediyor. Hiç hayat bulamaması, çoktan kapatılması gereken, terör destekçisi sözde bir siyasi partinin varlığı üzerinden yapılan tartışmalar, siyasete ana malzeme oluyor ve günlerce televizyonlarda tartışma konusu haline getiriliyor ya, sinir oluyorum.
Çanakkale Ruhu’ndan bir nebze nasibini almamış olan bu insanlar, güya demokrasi gereği, parlamentomuzda yer alıyor, binlerce lira maaşı ettikleri yemine bile sadık kalmadan ceplerine indiriyor. Bölücü terör örgütü ile aynı idealleri gözümüzün içine baka baka defalarca tekrarlayan terörist ruhlular, Gazi Meclisimizde kürsü sahibi olabiliyorlar. Şimdi ne oldu da bu zihniyet meclisten atılıyor ve sözde parti kapatılmaya kalkılıyor. Bunlar Türkiye ve Türk düşmanlarıdır. Batı’nın içimizdeki Truva atlarıdır.
Yazımı “Andımız” ile ilgili tekrar gündeme getirilen kararla bitireceğim. O and, Çanakkale ruhunun devamıdır. Kime nasıl dokundu ise yeniden gündeme gelmiş, getirilmiştir. Lütfen Andımız’a dokunmayın. Bu millet yoksa sizi affetmez.