Türkiye yavaş yavaş seçim sath-ı mahalline giriyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli törenlerde boy gösteriyor, sık sık gençlerle karşı karşıya gel...
Türkiye yavaş yavaş seçim sath-ı mahalline giriyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli törenlerde boy gösteriyor, sık sık gençlerle karşı karşıya geliyor. Buna mukabil ana muhalefet lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da mitinglere başlamış bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törenlerde muhalefetin 6’lı masasına yükleniyor. Son tartışma Sayın Meral Akşener’in Abdülhamit-Erdoğan benzetmesi. Meral Hanım, bu benzetmeyi yaparak güya Erdoğan’ı eleştiriyor ama Ulu Hakan Abdülhamit Han’ı kötülediğinin ve Osmanlı’nın yıkılış döneminde 33 yıl devleti ayakta tutmuş bir padişahı, diktatörlükle itham edip, o günün iç ve dış güçlerini kutsadığının farkında mı?
Ben şahsen, sağ görüşlü ve milliyetçi duygular taşıdığını zannettiğim Meral Akşener’den bunu beklemezdim. Demek ki, Erdoğan düşmanlığı insanı geçmişine emperyalistlerin gözüyle bakacak kadar değiştiriyor. Bir tek, Siyonistler ve onların uşaklarının attığı iftirada olduğu gibi, “Kızıl Sultan” demediği kaldı. Onu da deseydi, maksadını iyice anlayabilseydik. Yazık.
Gelelim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tören ve gençlik buluşmalarındaki söylemlerine. Sayın Erdoğan, millete moral, gençlere umut vermeye çalışıyor ama gel gelelim ülkede yaşananlar hiç de öyle her şeyin “toz pembe” olmadığını gösteriyor. Halkımız ve gençlerimiz belki de Cumhurbaşkanı’na saygılarından dolayıdır ki, sıkıntılarını dile getirmiyor, getiremiyor.
Maalesef gerçekler bambaşka. Çarşı-pazar ateş pahası. Bırakın asgari ücretle geçineni, orta direk dediğimiz orta gelire sahip kesimler bile geçinmekte zorlanıyor. Markete gitmek bile cesaret istiyor. Aldığınız üç parça bir şey en az 100 lirayı buluyor. Gıdadan, temizliğe her şeyin fiyatı daha bir yıl öncesine nazaran ikiye, üçe katlanmış durumda. Buna ne bütçe ne de can dayanıyor.
Ev ve araba almak artık nerede ise imkansız hale gelirken, konut kiraları almış başını gitmiş vaziyette. Araç sahipleri, 20 lirayı aşan akaryakıt litre fiyatları yüzünden nerede ise otomobiline binemez hale gelmiş durumda. Vatandaş bu noktada kara kara düşünürken, “Ne olacak sonumuz?” diyerek kendi kendine ve çevresine sormadan edemiyor.
Yüzde 15’lere kadar varan açık-gizli işsizlik gençlerin umutlarını da söndürmüş durumda. Bir işe girebilmek artık, “ekmek aslanın midesinde değil, bağırsaklarında” dercesine zor. Torpil olmadan, bir partiye kaydını yaptırmadan, hatta hatta maddi fedakarlıkta bulunmadan mümkün değil. Gençler bu zor şartlarda iş bulsa da, geleceklerine umutla bakabiliyorlar mı? Evlenmek bile hayal olmuşken, nasıl olacak bu işler? İktidarın gündemi başka işlerle meşgul etmek yerine bu konulara eğilmesi gerekiyor. Yoksa seçimde hayal kırıklığına uğramaları işten bile değil.
Gelelim muhalefete. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Milletin Sesi” mitinginde izledik. Başlangıçta toplumun bazı kesimlerinden insanları çıkartıp konuşturması, bir yöntem olabilir. Ama işi Canan Kaftancıoğlu meselesine getirmesi, halkın yaşadığı sıkıntıları ağırlıkla dile getireceği yerde, mülteci meselesi ve İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmesi, mitingin hedefine tam ulaşmasını sağlayamadı. Bunlar CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun tekrar edegeldiği konular. Ayrıca, mitingin kalabalıklığı, Türkiye’nin dört bir yanında alana otobüslerle taşınan partililer. Halbuki, sadece CHP’li bir belediye başkanının yönettiği İstanbul’dan o kadar taraftar toplanabilirdi.
Kısacası, vatandaş ister iktidar isterse muhalefet, şu anda kime oy vereceğini kestirebilmiş değil. “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” misali, kafalar karışık. Bu iş nasıl düzelir, onu da zaman gösterecek.