ABD’nin Orta Doğu’da ‘İleri Karakolu’ diye bilinen İsrail, önceki akşam Lübnan’ın başkenti Beyrut’u vurdu. Hedef, Hizbullah’ın iki numaralı ismi Fuad Şükrü idi. İran’ın başkenti Tahran’da Hamas Siyasi Lideri İsmail Haniye’ye düzenlediği suikastta onu da ortadan kaldırdı. Haniye’ye suikast, İran’ın yeni seçilen lideri Mesud Pezeşkiyan’ın görevi teslim alma töreninde hazır bulunmak üzere gittiği başkent Tahran’da gerçekleştirildi…

       İsrail, ajanlarından elde ettiği istihbarat çerçevesinde iki önemli ismi hayattan kopardı. Daha önce Haniye’nin ailesi de bir bombardıman sonucu Beyrut’ta öldürülmüştü. İsrail’in mesajı, “Hangi deliğe girerseniz girin, sizi bulur ve canınızı alırız.”  şeklindeydi. Bu gibi operasyonlarda istihbarat çok önemlidir. Esas amaç da Hamas ve Hizbullah’ta moral çöküntüsü yaratmaktır. Aynı zamanda İran’a ve bazı ülkelere de mesaj vermektir…

       İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Kongresi’nde gerçekleri çarpıtarak 40 dakikalık konuşmasında tam 38 defa ayakta alkışlanırken, “Biz aynı zamanda bölgede Amerikan çıkarlarını da koruyoruz” derken, bu işin daha sertleşeceği bilinmiyor muydu? Ödüllendirilmesine karşılık suları daha da bulandıracağı tahmin edilmiyor muydu? Rumlar, AB, İngiltere, ABD ve diğerleri tarafından şımartıldığı gibi! Şımarık Netenyahu’dan makul bir çözüme yaklaşımı beklenebilir miydi?

       Dışişleri Bakanlığı bu durumu değerlendirirken, ABD, İsrail, Rum Yönetimi arasındaki askeri iş birliğinin KKTC ve Türkiye’ye karşı tehdit unsuru olarak kullanılmak istendiğini biliyoruz… Netenyahu Amerika seyahatinde “ABD’den aldığı destekle, yapacağı suikastlar hakkında bilgi verip ABD’den aldığı destekle birlikte saldırgan tavırlarını artırarak devam ettiriyor. Bölgeyi ateş altına alıp cehenneme çevirmeye çalışıyor…

       Türkiye, ülkesiyle birlikte garantörü olduğu KKTC’yi de korumak zorundadır. Türkiye olayları serin bir siyaset içerisinde yakından takip ediyor. Gerekti zamanda gereken her türlü adımı atmaktan da imtina etmeyeceğini biliyoruz. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması gayet net ve uyarı niteliğinde…

       Rum Bölgesinde deki açık denizlerde ‘Ada hedef yapılıyor’ Fransa ve ABD donanmalarına İngiltere’yi de eklemek lazım. İngiliz donanması da bölgede tatbikat yapıyor. Bundan amaç ne olabilir? İsrail ihtiyaç duyduğunda hemen yardımına koşmak ve Lübnan ve İran veya vekâletçilerine gözdağı vermek midir, yoksa başka bir amaç mı taşıyor?

       Gazze’de 40 bin kişinin öldürülmesine seyirci kalınması, görmezden gelinmesi büyük hedefler ve çıkarlar için bir anlam ifade etmeyebilir. Ancak bunlar her şeyden önce insandır. Savaşta yaralanan 80-90 bin kişi de insandır. Göçmen durumuna düşürülenler de ha keza!

       Mültecilerin durumunu çok iyi anlıyoruz. Bölgeyi yeniden şekillendirmek uğruna atılabilecek adımların bölge halklarına yeni kan ve gözyaşları akıttıracağı kuşkusuzdur. İşlerine geldiği zaman, demokrasiden, insan haklarından, uluslararası hukuktan söz eden, bunları dillerinden düşürmeyenlerin gerçek niyet ve amaçları Gazze’deki savaş nedeniyle bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor. Şimdi bölgedeki gerilimi düşürecek güç ve kabiliyete sahip olan ülkelerin böyle davranacaklarına, Ateşteki kazanın altına daha çok odun atanları frenleyeceklerine cesaretlendirmeleri, ABD’nin şımarık oğlu Netanyahu’nun insan kasaplığına ve soykırıma soyunması hiçte hoş karşılanmamaktadır…

       Türkiye siyaseti, çevresinde olanları serinkanlılıkla izlerken diğer yandan da arabuluculuk görevlerini yerine getirmeye çalışıyor.  Çok hassas günlerden geçtiğimizin ve suların durulacağına, daha da bulandırıldığının bilincindeyiz. Bu nedenle içimizdeki ufak tefek sorunları elbirliğiyle çözeceğimize ve Muhalefet de bugünlerde iktidarın yanında yer almalıdır. Türkiye, coğrafyamız gereği bu ateş çemberinden nasıl çıkarız.