Dünya görgüsü yüksek birçok ülkelere gezen bir dostum ile sohbet ediyorum, bana soruyor, “Sen gazetecisin, göklere yükselen binalar, fütursuzca yapılan inşaatlar, ucuza mal edip yüksek paralara satılan apartman daireleri, bu konular hakkında ne düşünüyorsun?”
      Ben de dedim ki; “Dostum, Ben değil de sen dünyayı dolaşan bir dostumsun. Asıl sen ne düşünüyorsun?”
       Doğu ilinden gelen ve iş arayan bir kişi ile bahçesinde çalıştırmak üzere görüşme yapar. Ali isimli işçi ile aralarında bir diyalog geçmiş. “Ağaç aşılamayı, budamayı, bahçe işlerini bilir misin? Çok iyi bilim ağabey” der ve Ali işe başlar…
Ağaç aşılamaya sıra gelir. Yapamaz. Budamaya sıra gelir. Ağacı budayamaz, ağacı biçer parçalar. Bu kadarla kalsa, Havuzun su motorunu dürter, motoru yakar…
       Dostum, Ali’ye kendisinde çalıştığı günler karşısında fazlasıyla para verip memleketine gönderdiğini anlatıyor... Ali hiçbir işten anlamayan vasıfsız bir işçidir. Vasıflı olmamasına karşılık vasıflıymış gibi ortada dolanıp dokunduğu her yere zarar veriyordu… Ali ekmek parasını kazanmak için çalışıyor ama hiçbir işten anlamayan bir işçidir…
       Aradan bir ay geçer ve şehrin ünlü bir marketinde alışveriş yaparken Ali’yi görür. - Ooo Ali memleketten tekrar ne zaman geldin?
- Gittikten kısa bir süre sonra döndüm. Hem de beraberimde sekiz kişi daha getirdim.
- Hayırdır sekiz kişiyle ne yapıyorsunuz?
- İnşaat işleri yapıyoruz ağabey.
- Ne inşaatı?
- Bildiğin inşaat. Elimizde dört iş var. Apartman inşaatı yapıyoruz.
- Siz demir bağlama ve öteki işleri biliyor musunuz?
- Ağabey, parası olan herkes müteahhitlik yapıyor. Çalışanlardan kim işi biliyor ki?
       Türkiye de son yıllarda özellikle inşaat patlaması yaşanmaya başlandı. Bilen bilmeyen, parası olan herkes müteahhitlik yapmaya başladı. Az parayla imalat yapmak, çok paralara satmak pek çok insanın yüzünü güldürüyor. Ancak doğru olmayan bir konu var. Mantar gibi biten inşaatların çok azında inşaat kalitesi, sağlamlık olması gereken düzeydedir… 
       Önce İzmir Depremi ve Bayraklı semtinde çöken apartmanlar ve hayatını kaybeden insanlar. Daha sonra 6 Şubat Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Adana, Şanlıurfa ve diğer illerin yaşadığı deprem felaketi ve apartmanlar kartondan yapılan binalar gibi çöktü ve 50 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti ve yüzlerce insanımız sakat kaldı…
       İşte eksik malzemelerle yapılan, az paraya imal edilen ve çok paralara satılan tabut apartmanların sonucunda hayatını kaybeden insanlarımız…
       Bu binalarda, bugünkü kalitesiz işçilik ve olumsuz etkenlerle, ciddi sorunlar yaşanırsa, sorumlusu kim olacak? İnşaatla ilgili doğrudan sorumluluğu olanlar, ilk akla gelendir. Ancak, son zamanlarda yaşanan krizlere rağmen, inşaat sektöründe dönen çok büyük paralar.
İştah kabartıyor. Önemli olan evlerin kâğıt üzerinde bir an önce satılması, peşinatların alınması, taksitlerin akışı ve günü geldiği zaman kapısından içeri girilecek bir yapının imalatı. Sonrasını düşünen kim var?
       Peki, ne yapılmalı? Yapılacak olan çok basittir. Bu ülkede oluşturulacak mekanizma ile nereden gelirse gelsin, çalışmak için başvuranın yeterliliği belirlenip eğer yeterliyse eline belgesi verilecek. İnsanların yaşayacağı bu inşaat sektöründe ehil ve işi bilen insanlar tarafından yapılması ve yetkililerinde her metrekaresinde kontrollerinin yapılmasıdır. Aksi takdirde deprem bölgesi olan ülkemizde bu ehil olmayanların yaptığı inşaatlarda daha çok insanımızı kaybederiz…