Daha önce hiç sıcaklığını hissetmediğin, gülümsemesiyle gözlerini yıkamadığın, ağladığında avutmadığın, düştüğünde kaldırmadığın, hiç tanımadığın birini ellerin kalbinde beklediğin olmuş muydu?
Aklının almadığı, ama vicdanının yara aldığı, merakının endişeden arşa çıktığı olmuş muydu hiç?
Biliyorum oldu…
Söylesene, sen hiç çocuk olmuş muydun? Okul müsamerelerinde elinde bayrakla dans etmiş, dans etmeyi ve gülümsemeyi çok sevmiş miydin?
Ellerin pamuk gibi olmuş muydu? Gözlerin gülerken kısılmış mıydı?
Pembe bir kazakla, arkanda bir çayırla hafızalara kazındığın oldu mu hiç?
Benim oldu…
Küçücüktüm, ufacıktım… Herkes güçlüydü, ben onlar kadar değil. Belki de adım o yüzden ‘Narin’di benim… Narin olduğumu bilirlerdi, belki de o yüzden beni… Beni…
Bana ne yaptıklarını biliyorsunuz, değil mi?
Unutma!
***
¨Öyle ölüler vardır ki,
Ben onların öldüklerini düşününce,
vakit olur,
yaşadığımdan utanırım.''
Beynim uyuştu, canım yanıyor; canım çok yanıyor…
Ben bir anneyim, bir kız çocuğum var… Her şeyden korumak için canımı dişime taktığım, tırnağının ucu zarar görse dünyayı birbirine katabileceğim bir kız çocuğum var. Dünyalardan değerli bir kız çocuğum…
Biliyorum, bu sadece benim için değil, birçok anne ve baba için geçerli…
Ve benim şu anda aklım almıyor, 8 yaşındaki bir kız çocuğuna bu nasıl yapılır?
Nasıl kıyılır bir cana? O gülüş nasıl soldurulur?
Hayatının baharını görmeden nasıl koparılır hayattan?
8 yaşında ölünmez ki… 8 yaşında gülünür, koşulur, oynanır, yaramazlık yapılır…
Belki düşersin, dizin kanar ama kalkarsın hemen yerinden…
Devam edersin koşmaya…
Her şeyi yaparsın ama 8 yaşında ölmezsin!
Ölemezsin!
Bak, yarın okula gidecektin… Belki iki kulak yapacaktın saçlarını… Yakın arkadaşların vardı, öğretmenlerin… Belki kırmızı bir pabuç süsleyecekti yarın ayaklarını, boynuna ütülenmiş yakanı takacaktın…
Bu yaşta toprağa karışmak niye?
Derelere ayaklarını çıp çıp vurman gerekirken ne işin vardı senin çuvalın içinde!
Aklım almıyor, kalbim paramparça kanıyor…
Biliyorsun, değil mi?
Senin aklın aldı mı?
Diyarbakır'da 21 Ağustos'tan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin'in üzücü haberi geldi. Küçük kızın cesedi, köyün 1,5 kilometre uzağındaki Eğartutmaz Deresi'nde bulundu. Mahalleye giriş çıkışlar yasaklandı ve Narin’in cesedi, otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, Narin’in cesedinin dere kenarında bir çuval içinde bulunduğunu ve çuvalın üzerinin, dikkat çekmemesi için taşlar ve dallarla kaplandığını açıkladı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde, bir Cumhuriyet başsavcıvekili ve üç Cumhuriyet savcısı görevlendirildi. Ayrıca, Narin’in anne-babası ve kardeşinin de aralarında bulunduğu toplam 21 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. Şüphelilerle ilgili jandarmadaki işlemler devam ediyor.
Formun Üstü
Formun Altı
Yazıklar olsun bize… Yazıklar olsun insanlığımıza… Yazıklar olsun elini o Narin cana kim uzatmaya kalktıysa!
‘Güçlü bir aileymiş…’
‘Köylüleri onlardan korkuyormuş…’
Günlerdir bu sözcükleri duyuyor, kahroluyorum. Küçücük bir bedeni koruyamadıktan sonra ya da o meşhur güçleri ona yetebildiyse yerin dibine batsın güçleri!
Daha söyleyecek çok şeyim var ama!
Ben adalete inanıyorum, tüm kalbimle ve sonuna kadar… Elleri Narin bir cana kıymak için kim uzandıysa, kim o gülüşü soldurarak kirlettiyse kalbini tek tek ama tek tek hesap verecek biliyorum. Gün yüzü görmesinler istiyorum… Biliyor ve inanıyorum ki öyle de olacak!
Son olarak…
Kalbimde, kalbimizde güçlü ama bir o kadar da Narin bir sızı olarak kalacaksın küçüğüm…
Seni hep gülüşünle, kırlarda koşup oynarken hayal edeceğim…
Sen bir yerlerde koşup oynayacaksın hep…
Söyleyecek çok sözüm var ama…
Sözün bittiği yerdeyim, sözün bittiği yerdeyiz…
Narin…