Karşıyaka, sezonu geçtiğimiz hafta deplasmanda açtı ve güzel bir galibiyetle başladı. Yeni sezonun İzmir'de oynanan ilk maçı sessiz geçti çünkü tribün kapatma cezası vardı. Görüyoruz ki, sporda şiddet...
Karşıyaka, sezonu geçtiğimiz hafta deplasmanda açtı ve güzel bir galibiyetle başladı. Yeni sezonun İzmir'de oynanan ilk maçı sessiz geçti çünkü tribün kapatma cezası vardı. Görüyoruz ki, sporda şiddetin her türlüsü karşımıza çıkıyor, futbolculara saldıranlar cezasız kalıyor ancak 3. ligdeki bir takımın yeni sezona tribün kapatma cezası ile başlaması geldiğimiz noktayı gözler önüne seriyor. Komple tribün kapatılacaksa neden Passolig uygulaması var. Polis kameraları seyircisiz maçta bile protokolü kameraya alırken şiddet suçu işleyenler, küfür edenler, su atanlar tek tek belirlenip neden cezalandırılamıyor? Takımını desteklemek için para harcayan, kilometrelerce yol katedip stadyuma gelenler tekmili birden neden cezalandırılıyor?
AK
Maça gelecek olursak, Belediye Derince karşısında bence favori Karşıyaka'ydı. İlk beş-on dakikalık kısmı saymazsak, ki berbat zeminde berbat bir futbol oynandı, müsabakanın ilk yarısı tamamaen Kaf-Kaf'ın egemenliğinde geçti. Geçtiğimiz sezon başlangıcındaki maçlara giderek de takip etmiş biri olarak söyleyebilirim ki, bu sezon çok daha iyi oyuncular var takımda. Başlangıç formasyonuna sıkışıp kalmayan, beklerin ortaya gelerek kanat oyuncularının hücuma katılmasını daha da kolaylaştırdığı, topun ayakta tutulmasındansa direkt boştaki oyuncuya verildiği, amiyane tabirle takır takır top oynayan bir takım izledik. Yine söyleyeyim, bu sözlerim ilk yarı için geçerli. Boş kaleye kaçan goller, başarısız olsa da rakip defansı boğan kenar ortaları derken neredeyse Derince ekibine pozisyon verilmeden hakemin düdüğünü duyduk. Ayrı bir parantez açalım, ilk yarıda müthiş bir hakem yönetimi vardı; uzun zamandır topun bu kadar çok oyunda kaldığı başka bir maç izlememiştim güzide memleketimizde. Hep top oynanmasına müsade ederek gereksiz faülleri çalmayan hakem maçın ikinci yarısında bambaşka birine dönüştü, aynı Karşıyaka gibi...
KARA
İlk yarıda yakaladığı tempoyu nedese devam ettirmeyen İzmir ekibi, zaten çok da başarılı olmadığı hava toplarına daha çok yöneldi. Yorgunluk kabul edilebilir bir şey ama 3. Lig'de de olsa profesyonel futbolcuların zaten çok yüksek olmayan bir tempoda bu kadar yorulmalarına ihtimal vermek mümkün değil. Öte yandan ikinci topları kapma başarısı düştükçe Belediye Derince pozisyon bulmaya başladı. Bu esnada maçın sertlik seviyesi de yükselirken her müdahaleye düdük çalmaya başlayan bir hakem izlemeye başladık. Karşıyakalı oyuncuların itirazlarının bazen çok fazla olduğu söylenebilir ama neredeyse 4 oyuncuya sadece itiraz nedeniyle sarı kart vermesi maçın kopma noktası oldu. Hakemle neredeyse 20 metre mesafesi olan oyuncuya itiraz nedeniyle sarı kart gösterilmesi takımın ritmini bozmaya başladı. Profesyonellikten bahsetsek de psikolojik olarak her dakika yıpranan oyuncuları idare etmek de iyi hakemlik göstergesidir... Eğer maçın hakimi ve hakemi benim diyorsa hakem, yanlış karar verme lüksü kalmadığını farketmeli. Yaşananlara iyi futbolla karşılık veremeyen yeşil kırmızılıların geçen her dakika daha çok geriye çekilmesi tehlike çanlarının çalmasına sebep oldu. Bir de Belediye Derince oyuncularının her defasında yerde kalıp kalkmaması, her autun en az 30 saniye sürmesi maçın ibresini farklı bir yöne çevirdi. 75. dakikada çok gereksiz bir yerde gelen faul, bence ortada faulü gerektirecek bir durum yoktu, hesapta olmayan bir golü getirdi. Kalan dakikalarda uzun topla çıkmaya çalışan Karşıayaka'da bir de oyuncuların sakarlık seviyesinin artması hesaba katılınca maçtan puan çıkmadı.
DAHA İYİ OLUR
Erman Güraçar ve ekibi top oyanamaktan zevk alan bir ekip kurmuş ancak son maçta ilk yarı ve ikinci yarı arasındaki farkın kesinlikle izahı olamaz. Bitiricilik futbolcuların elinde ama oynanan oyunun kalitesi teknik ekibe faturalandırır. Artık camianın başarıdan başka beklentisi kalmadı. Umarım her şey daha iyi olur.