*(Sadece petrolü durdurun)
Avrupa’da ve özellikle İngiltere’de iklim aktivistlerinin başlattığı ‘Just stop oil’ eylemi sık sık gündeme geliyor. Yüzyıllardır korunan ve paha biçilemeyen sanat eserleri...
*(Sadece petrolü durdurun)
Avrupa’da ve özellikle İngiltere’de iklim aktivistlerinin başlattığı ‘Just stop oil’ eylemi sık sık gündeme geliyor. Yüzyıllardır korunan ve paha biçilemeyen sanat eserlerine çarba, patates püresi gibi şeyleri fırlatarak açıklama yapan eylemcilerin sorduğu en önemli soru, ‘sanat mı daha önemli yoksa yaşam mı?’
Elbette yaşam çok daha önemli. Burada aktivistlerin kamuoyu yaratmak için gerçekleştirdiği eylemleri tenkit edecek değilim ancak petrolün giderek pahalı hale gelmesi ve insan yaşamını her anlamda tehdit edişini sanat eserleri üzerinden göstermek nicel anlamda yetersiz kalıyor. Dünyada trilyonlarca dolarlık bir sektör haline gelen futbolun ekonomik hacminin giderek büyümesi daha dezavantajlı bir halde yaşamak zorunda kalan insanların daha da finansal bozuma uğramasına neden oluyor. Üstüne üstlük kültürel olarak her geçen gün daha aşağı bir seviyeye giderken daha çok bağlandığı, tutulduğu futbol kültürüne amiyane tabirle çocuğunun rızkını harcaması da bu finansal bozuma bir ateş daha atıyor. Milyonlarca dolar maaş alan sporcular, milyonlarca dolar ödülü olan spor müsabakaları bu parayı sübvanse ederken aslında birilerinin cebinde olması gereken paranın yoktan yere saçılması işte bu küresel ekonomik krizin derinleşmesinde önemsenmeyen bir nüans. Elbette yaşamı savunacağız fakat bunu doğru yollarla yaptığımızda yaşam ellerimizde daha kutsal bir hale gelecek. Monet’nin, Van Gogh’un eserlerine çorba fırlatıldığında anlatılan ve anlatılmak istenen arasında çok ciddi bir fark oluşuyor. İşte bu aradaki fark maalesef yaşam hakkı savunulan insanların anlayabileceği seviyede olan bir fark değil. Burada kültür, bilinçlenme ve bilgilenmenin önemi daha çok ortaya çıkıyor. Özellikle İngiltere için konuşursak, haftalık 500 bin Pound alan bir futbolcunun bu maaşıyla neler yapılabileceği yıllar önce sorgulansaydı iklim aktivistleri çoktan daha ciddi ve daha çok anlamını kavratacak eylemler gerçekleştirirdi. Benzer şeyler ülkemizde de geçerli ancak bizde iklim aktivistliği hala yaygın bir şey değil. Sanat anlamında da Avrupa’nın gerisinde olduğumuz kabul edilirse ne bu tür eylem gerçekleştirecek bir güruh var ne de ‘Just stop oil’ gibi bir eylemi başlatacak bilinç. Her hafta sonu yüz binlerce vatandaşımız milyonlar kazanan futbolcuları izlemeye güle eğlene gidiyor, sövüyor ve kavga ederek dönüyor. Sporu da futbolu da savunan biri olarak savunmadığım şeyin bu endüstrileşmiş ekonomik büyüklüğü... Eğer pek çoğumuz bu gereksiz para saçımının saçmalığını anlayıp tepkimizi dile getirmezsek asgari ücretin 5 bin 500 TL olduğu ülkede ortalama futbolcu maaşının aylık yüz bin TL civarında olmasını daha çok kabullenebiliriz. Alt liglerde bu durumun geçerli olmadığını biliyorum fakat yine de bu ülkede çalışan kişilerşn yarısından fazlasının aldığı bu asgari ücretin kat be kat fazlasını futbolcuların kazanması, TFF marifetiyle kulüplere dağıtılan paralar, reklam harcamaları, sponsorluklar, ulaşım harcamaları, konaklama masrafları derken pek çok sanayi kuruluşunun ekonomik hacminden daha büyük paralar konuşulabiliyor. Hatta futbolcu maaşını ödemek için asgari ücret alan kulüp personelinin maaşını aylarca ödemeyen takımlar var... Petrol krizine verilebilecek en büyük tepki de bu yüzden petrol zenginlerinin yeni oyuncağı olan futbol kulüplerine verilmelidir. Son on yılda gelinen noktayı gördük, peki gelecek on yılda varılacak yeri tahayyül edebilen var mı?