Kendinizi hiç sıkışmış hissettiniz mi? Bir üçgenin içinde kaldığınızı, her bir köşesinin size çok dar geldiğini yaşadığınız oldu mu? Üçgenin köşelerini siz mi çizdiniz? Yoksa eşinizin, çocuğunuzun, anne-babanızın ya da arkadaşlarınız sizi ittiği köşede misiniz? Bu kadar soru yeter. Aslında size anlatmak istediğim psikolojik oyunlar. Psikolojik oyunların kurucusu da olabilirsiniz, farkında olmadan oyuna da katılabilirsiniz. Bu çocukken oynadığımız evcilik ya da kovboyculuk oyunundan bir hayli farklı.
Oyunun adı ' drama üçgeni '. Oyun, psikiyatrist Stephen Karpman tarafından tanımlanan bir etkileşim modeli. İşlevsiz sosyal etkileşimleri ve üç rolü içeren bir güç oyunu: Kurtarıcı, kurban, suçlayıcı.
Kurtarıcının repliği, ' sana yardım edeyim'. İstenmeden yardıma koşar, sorunu çözmeye çalışır, hatta çözmeden bırakmaz peşini,yardım etmezse kendini suçlu hisseder. Karşı taraf yardım istiyor mu istemiyor mu sormaz bile. O kadar çok kurtarır ki artık bu onun görevi olur.
Suçlayıcının repliği ' hepsi senin suçun.' Suçlayıcı, kontrolcü, küçümseyici, eleştirel, baskıcıve katıdır. Kurallar koyar, kontrol eder, sık sık öfkelenir.
Kurbanın repliği 'zavallı ben.'.Sorunlarını başkalarının çözmesini bekler. Sorumluluk almaz, sürekli şikayet eder. Kendini ezilmiş, çaresiz, güçsüz, umutsuz görür, kolayca kurtarıcı bulabilir.
Peki neden bu rollere gireriz? Kimi zaman var olduğumuzu hissetmek, kimi zaman konfor alanımızı korumak, kimi zaman da yaşam duruşumuzu onaylatmak isteriz. Bunlar veya başka nedenlerle ya oyun kurucusu oluruz ya da kurulan bir oyununun fark etmeden katılımcısı.
Tam da burada beynimizden söz etmeden olmaz. Rolü üstlenirken beynimizin en eski bölümlerinden limbik sistem devrededir. Çocukluğumuzda öğrendiklerimiz, edindiklerimiz, alışkanlıklarımızla bir rol seçeriz. Ama sorunları çözmekten, bir planı yürütmekten ve planın sonucunu tahmin etmekten sorumlu beynimizin mantık ve analitik merkezi olan prefrontallobu devreye sokarsak rolün bize maliyetini görür, üçgenden kendimizi kurtarırız. Kurtarmalıyız da. Çünkü bu roller bizi strese sokabilir, hatta öfkelendirebilir.
Şimdi bu oyun nasıl oynanıyor, ona bakalım.
KURTARICI: Dur sana yardım edeyim, sen yapamazsın.
KURBAN: Zavallı ben, hiçbir şey yapamam ki.
SUÇLAYICI: Artık ipin bir ucundan tutsan, kalk şu kanepeden.
Okudunuz, roller arasında geçiş yapmak çok kolay. En iyisi köşelerde değil ortada kalmak, yetişkin olmak yani düşünen, karar veren, sorunları çözen yanımızla var olmak.
Peki üçgenin ortasında kalmak için neler yapılmalı?
-
Önce üçgenin bir köşesinde olduğunuzu, hangi role sıkışıp kaldığınızı fark edin.
-
O 'ana' gelin, anda kalın, netlik yaratın. Tamamen anda olduğunuzdakendinizi üçgenden çıkarın, rolünüzü değiştirin.
Kurbansanız yaratıcı olun, sorununuzu çözebileceğinizi bilin, güçlü yanlarınızı ve değerlerinizi hatırlayın, seçeneklerinizi görün. Kurtarıcıysanız duyarlı tarafınızı öne çıkarın, karşı tarafın sorununu çözmesine destek olun, ona inandığınızı gösterin.
Suçlayıcıysanız, ne yapılması gerektiğini açıkça belirtin, sınırları belirleyin herkesin ihtiyaçlarının önemli olduğuna inanın.
Bir üçgen üç noktayı birleştiren üç doğru parçasının birleşimidir. Bir noktayı çıkarın, düz çizgi olur, üçgen dağılır. Siz üçgeni dağıtacak farkındalığa sahipsiniz, çünkü bu rollerden daha fazlasınız.
Kolay gelsin