Zorlukla nefes alma, çarpıntı, göğüste sıkışma bazen de karın ağrısı.  Yine stres.  Ama bu kez stres tetikleyiciniz dışarıdan gelmiyor, sizin içinizden, zihninizden geliyor. Endişelisiniz.  

Özellikle bugünlerde endişelenmemek neredeyse olanaksız. 'Özellikle' diye vurgu yaptım çünkü tam bir belirsizlik var yaşamımızda. Ekonomide belirsizlik; pazara markete gittiğimizde hangi fiyatlarla karşılaşacağız, bilmiyoruz?

Sağlıkta belirsizlik; çocuğumuz, annemiz, babamız hastalandığında doğru tedavi almalarını sağlayabilecek miyiz bilmiyoruz. Güvenlikte belirsizlik;   gönül rahatlığıyla dışarı çıkabilir miyiz,  çocuğumuzu sokağa gönderebilir miyiz, bilmiyoruz.  
Bu kadar belirsizliği bir çırpıda sayabiliyorsak eğer çocuklarımızın, sevdiklerimizin, kendimizin geleceğinden endişelenmemek mümkün mü? KORKU +ENDİŞE+

BELİRSİZLİK: KAYGI 

Endişelenme kaygı ile sonuçlanan zihinsel bir davranıştır. Kaygı, 'Genelde sonuçları belirsiz olan tehlikeli bir olay ya da deneyim karşısında duyulan gerginlik veya rahatsızlık duygusudur.'  Peki, kaygılandığımızda beynimizde neler oluyor?  

Hatırlayalım, beynimizin limbik sisteminin duygusal merkezi amigdala, tehdit veya tehlike algıladığında aktif hale gelir ve komuta merkezi gibi işlev gören hipotalamusa huzursuzluk sinyali gönderir. Bu sinyal üzerine hipofiz bezi adrenokortikotropin hormonunu, bu hormon da böbreküstü bezlerine giderek kortizol, adrenalin hormonunun salgılanmasını neden olur. Tüm bu akış sırasında yaratıcılık ve geleceği planlamadan sorumlu prefrontal lob ortalığı düzeltmeye çalışır. Ancak aşırı kaygı durumlarında çok da başarılı olamaz.  

Kaygı bozuklukları olan bireylerde, sinir devreleri düzensizleşebilir veya daha hassaslaşır. Bu ise abartılı bir tepkiye yol açar. Aşırı aktif bir amigdala, gerçek bir tehdit veya tehlike olmasa bile korkudan kaynaklanan tepkileri çok daha yüksek hale getirebilir. Ayrıca prefrontal lobun geleceği tahmin etme yeteneğinde bozukluklar olduğunda kaygı semptomlarının kötüleşme olasılığı daha da yükselir.

Korku, endişe ile başlayan kaygı kronik hale gelirse bedenimizde neler yaşarız?  Uykusuzluk veya çok fazla uyuma, huzursuzluk, gerginlik, sinirli hissetmek, konsantrasyon zorluğu, kalp çarpıntısı, kas gerginliği, terleme, titreme, sarsılma, mide bulantısı, göğüs ağrısı.
Kaygı bozukluklarının birçok farklı tipi vardır. Şimdi de sık görülen kaygı bozuklarına kısaca bir bakalım.

Yaygın kaygı bozukluğu: Hemen hemen her gün çeşitli konular hakkında aşırı endişelenme.  
Sosyal kaygı bozukluğu: Sosyal durumlarda veya başkalarının önünde konuşurken zorlanma, korkma. 
Fobiler: Belirli bir hayvan, böcek, nesne veya duruma karşı olağan olmayan güçlü korku. 
Panik bozukluğu: Panik ataklar, kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve dehşetin aniden ve yoğun bir şekilde yaşanması.  
Sürekli bir endişe ve korkuyla yaşamamıza devam edemeyiz. Kendinizde kaygı bozukluğu belirtileri fark eder etmez hemen bir uzmana başvurun, gerekli yardımı alın.

Profesyonel yardım almanın yanı sıra biz neler yapabiliriz. İşte birkaç öneri:

•    Kafein ve alkol tüketimini azaltmak, 
•    Düzenli egzersiz yapmak, en azından yürüyüşe çıkmak,
•    Derin derin nefes almak, meditasyon yapmak,
•    Mümkün olduğunca düzenli beslenmek, kaliteli ve yeterli uyumak,
•    Kendimizin farkında olmak.

Evet, hepimiz belirsiz bir ortamda yaşıyoruz, korkuyoruz, endişeleniyoruz. Ama acı çekmemize gerek yok. Vurgulamakta yarar görüyorum, lütfen bir uzmana başvurun, huzurunuza kavuşun ve kendinizi sevin.

Kolay gelsin

www.ucuncuyas.com
[email protected]