Önemli mazisi olan kulüpleri ihtiva eden İzmir’de spor, başarıya açlığın arşa değdiği bir olgu haline geldi. Ege Telgraf sayfalarında bu olguyu satırlara aktarma gereği hasıl oldu. Vurduğun gol olsun...
Önemli mazisi olan kulüpleri ihtiva eden İzmir’de spor, başarıya açlığın arşa değdiği bir olgu haline geldi. Ege Telgraf sayfalarında bu olguyu satırlara aktarma gereği hasıl oldu. Vurduğun gol olsun temennisiyle bir merhaba diyorum hepinize...
Altay ligde ilk iki haftada ikinci galibiyetini aldığında spor sayfasının manşetini 9 sütunda şu başlıkla vermiştik: Yeni gelmedi, geri geldi
20 takımın oynadığı ve 38 maçın yapılacağı Süper Lig’de alınan galibiyetler kesin konuşmak için çok erken olduğunu söyler ama kalp yanılsa da göz yanılır mı? Defansif zafiyetlerin olduğu dile getirilse de Büyük Mustafa’nın başarılı geçirdiği her sezon, takım savunmasını ne denli başardığı herkesin malumu... Amiyane tabirle ‘cayır cayır top oynayan’ siyah beyazlılar bu hafta ilk gerçek sınavını verecek. Altay’ın Bornova’da ağırlayacağı Fenerbahçe karşısında göstereceği etkili futbol, liderliğini sürdürmesi açısından önemliyken hem de başarının tesadüf olmadığını herkese gösterecek. Tek tek isim saymaya gerek yok, bu sezon Mustafa Denizli’nin raporu doğrultusunda yapılan her transferin çok başarılı olduğu ortada. Bu anlamda Başkan Özgür Ekmekçioğlu’nu tebrik etmek gerek. Geçtiğimiz sezonun ortasında yaşanan ekonomik sorunlar ve maaşların ödenememesinin ardından bazı futbolcular kulüpten ayrılmıştı. Şampiyonluk hayalleri kurulurken Play-Off başarı sayılmış ve beklenti düşmüştü. Play-Off maçlarını canlı izleyen biri olarak beklentimin üstünde bir performans gösteren Altay, Süper Lig’e yükselmeyi başarmıştı. Başarı gelmişti ama ekonomi benim için hala soru işaretiyken Özgür Başkan yeniden aday oldu ve seçildi... Lige yükselen pek çok takım gibi boşta kim varsa sözleşme imzalama şansı varken tüm yöneticiler gece gündüz demeden resmen transfer gösterisi yaptılar. Öyle takımlardan oyuncu getirdiler ki, herkesin aklında soru işaretleri oluştu. Oyuncuları sahada gördükten sonra Altay taraftarı, Mustafa Denizli’nin efsanesi olduğu takımın başında başarılı olmak istediğine emin olmuştur. Futbolun geldiği noktada sadece yıldız futbolcu varlığı, sonucu meydana getirmiyor. Teknik direktörün satranç oynarcasına yaptığı hamleler sonuca direkt etki yapıyor. Bu nedenle artık oyuncuya sistem kurma dönemi neredeyse sona erdi diyebiliriz. Türkiye’deki profesyonel liglerde bu duruma henüz çok alışamasak da Altay’da Mustafa Denizli’nin yarattığı fark, sisteme göre oyuncu transferinin başarıyı da berbaberinde getirdiğini gözler önüne seriyor.
KALICILIK
Bugün konuştuğumuz başarının ardından yarın başarısızlıkları da bu satırlarda dile getirebiliriz. Futbol her sonuca açık bir oyun. Bu anlamda Altay’ın bir özelliği de, 18 yıl önce bir alt kümeye düşmeden önce Türkiye’de en üst ligde en uzun süre yer alan 5. takım olmasıydı. Yani en üst seviyede futbol oynamaya alışık bir camianın tekrar kalıcı hale gelmesi ilk hedef olmalı. Değişen yabancı (Türk) oyuncu kuralını gözeterek, küme düşme korkusu yaşamayacak bir takım oluşturulmalı.
HEYECAN YOK
Göztepe’nin Yeni Malatyaspor maçını sahanın içinden takip ettim. Tribünden ya da televizyondan izlenilen maçlarda oyuna daha çok hakim olunacağı düşünülür fakat futbolcuların bu kadar yakınında olunca yaşadıkları duyguları daha iyi görebilme şansına sahip oldum. Skordan bağımsız yorum yapacağım. Tetteh'in kişisel becerisiyle kaydettiği gol skoru tayin etse de oynanan oyun başka şeyler anlatıyordu. 16 Göztepeli futbolcunun forması, tozluğu, tekmeliği, kramponu hatta traşı tamdı da, heyecanı yoktu. Ünal Karaman’ın sahada hiçbir planı yoktu, varsa da oyuncular sahaya çıkınca kendilerine anlatılanı unutmuştu. Pozisyonlara verdikleri tepkileri, agresifliklerini, hakemle ve birbirleriyle olan ilişkilerini görünce alınan sonuçların sürpriz olmadığını sezmek güç değil. Ünal Hoca, “Her yapılan transfer oynayacak diye bir şey yok” açıklamasını yaptı maçtan sonra... Buradan soruyorum, “Takım geçen sene başarılı mıydı? Fark yaratan oyunculardan Peter Zulj’ü neden takımda tutmadınız? Oynattığınız oyunun bir matematiği var mı?”
MİLLİ ARA
Yarın oynanacak Sivasspor maçı her sonuca gebe. Yorgun ve moralsiz Sivas karşısında ilk galibiyeti bekliyorum. Yine de alınacak sonucun takımdaki problemleri örtbas etmemesi gerektiğini savunuyorum. Milli arada Göztepe’nin takım hüviyetine girmesi gerekiyor. Birlikte hücum etmeyi daha çok çalışması gerekiyor. Ön alanda oynayan oyuncuların iletişimi artırması daha etkili atakları da beraberinde getirecektir. 90 dakikada gördüm ki, birbiriyle hiç konuşmayan hücum oyuncuları Göztepe formasını terletiyor. Artık seyircili maçlar oynandığına göre kötü oyun taraftarın daha çok tepkisini çekecektir.
Sonuç odaklı olmayan ama sahadaki mücadelede başarıyı bekleyen bir futbol şehri İzmir. Başarı desteği, destek daha çok başarıyı mümkün kılacaktır. Vurduğunuz gol olsun!
(*Büyük Usta Ferhan Şensoy’a selam olsun)