Bu yıl 26 Temmuz-11 Ağustos 2024 tarih aralığında Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nı geride bıraktık. 32 farklı spor branşında yaklaşık 10.500 sporcu yarışırken, milli takımımız 18 branşta 101 sporcu ile katıldı. Tüm ülke sporcularının Seine Nehri’nden geçişiyle başlayan olimpiyat oyunları, stadyum dışında yapılan ilk açılış töreni olarak tarihe geçti. Pandemi dönemine denk gelen ve bir yıl gecikmeli yapılan Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda alınan tedbirler nedeniyle tüm yarışlar seyirci kapalı olarak yapılırken; 8 yıl sonra olimpiyat oyunları Paris’te seyircisine kavuştu. Binlerce, on binlerce seyircinin tribünleri doldurduğu müsabakalarda performans sergileyen sporcular, fiziksel performanslarının yanında psikolojik performanslarını da sergilemiş oldular.
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda bizi temsil eden ve Türk Milli Takımı adına yarışan tüm sporcularımızı tek tek tebrik etmemiz ve hepsine teşekkür etmemiz gerektiğini düşünüyorum. İstenilen düzeyde madalya sayısına ulaşamamak, performansların olumsuz yönlerini değerlendirmek ve bu tarz durumlar üzerinden sporcuyu taciz ederek linç düzeyine ulaşan sosyal medya söylemleriyle karşılaştık. Spor alanında uzman olarak çalışan bir psikolog olarak eklemek isterim ki; yarışa aynı start çizgisinde başlayan sporcuların orada bulunma durumlarının rakipleriyle eşit şartlarda olmadığını bilerek sınırları aşan, kendini ortaya koyan sporcularımızla gurur duymalıyız. Onlar güzel işler başardılar ve başaracaklar. Her branş için en üst düzeyde performansların sergilendiği bir arenada yarışmaya hak kazanmak elbette kolay bir iş değil. Profesyonel sporda, sporcunun en büyük kariyer hedefine yönelik tüm hayatını buna göre organize etmesi, istikrarlı ve disiplinli bir şekilde çalışması, yaşamsal aktivitelerine dikkat ederken her gün motivasyonunu koruyarak psikolojik iyi oluşunu sağlaması gerekir. İki hafta boyunca festival havasında spor ve eğlence kültürünün bir parçası olarak takip ettiğimiz olimpiyatları, orada performans sergileyen elit ve olimpik sporcuların hayatlarını adadıkları, istikrarlı ve disiplinli çalıştıkları, fiziksel ve psikolojik bedeller ödedikleri emeklerinin bir göstergesi olarak kabul etmeliyiz.
Olimpik düzeyde oyunlara katılan sporcuların branşında yarıştığı rakipleriyle hemen hemen aynı fiziksel özelliğe sahip olduğunu, benzer fiziksel antrenman süreçlerinden geçtiğini biliyoruz. Yarışa hazırlık sürecinde bir diğer boyut olan psikolojik dayanıklılık hakkında ise, her sporcu adına ne yazık ki aynı süreçlerden bahsetmemiz mümkün olmuyor. Psikolojik dayanıklılığın ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu, bir sporcunun karşılaştığı zorluklar karşısındaki tepkisini, stres ve baskı altındayken sergilediği performanstan gözlemlememiz mümkün olabiliyor. Kariyeri boyunca fiziksel antrenmanın yanı sıra psikolojik performans yönünde gelişim için çalışan sporcular, daha özgüvenli ve motivasyonu yüksek bir şekilde fiziksel performanslarını en üst düzeye taşımaya elverişli hale geliyorlar. Olimpiyatlar boyunca izlediğimiz mücadeleler, fiziksel performansların yarıştığını sandığımız; fakat aslında psikolojik performans mücadelesine tanık olduğumuz çok sayıda duruma sahne oldu.
Son yıllarda farkındayız ki, sporun sadece fiziksel performanstan kurtarıp her yönüyle desteklemek, psikolojik performans yönünü geliştirmek adına alanında uzman spor psikologları, beslenme uzmanları ve fizyoterapistlerle ekip halinde çalışan sporcular, çok genç yaşlarda elit seviyede güzel başarılar kazanıyorlar. Yarışlara hazırlık sürecinde ekip olarak mutfakta birlikte çalışıp, yemek masasında da birlikte oturan ekipler, başarılarını madalyalarla ya da tarihte ülkemize ilk defa kazandırılan başarılarla taçlandırdılar. Bu noktada, ekip çalışmasına destek veren, psikolojik performansı göz ardı etmeyen federasyonları, yöneticileri ve yetkilileri kutlamak gerekiyor. Umarım açık bir şekilde görülen bu durum, zaman içerisinde tüm spor branşlarımıza örnek teşkil ediyor olur. Alınan başarılara hep birlikte gururlanıp sevindiğimiz gibi, ortada bir başarısızlık var ise durumu sporcuya mal etmek yerine sistemin içerisinde spora hizmet eden herkesin kendine pay çıkarması gerekti kanısındayım. 2028 Olimpiyat Oyunları için şimdiden doğru yola çıkabilmek dileğiyle…