Bellek süreçleri, insan hayatında kritik bir fonksiyona sahip olan kompleks bir süreci kapsar. Öğrenme ve günlük hayat becerilerinin geliştirilmesi için bilgilerin kodlanması, depolanması ve tekrar geri çağrılıp hatırlanmasını sağlar. Peki, belleğimiz bizim için her zaman doğru bir referans mıdır? Bazı anıları yanlış hatırlayıp, bazı anıları unuttuğumuz gibi yeniden inşaa etmemiz mümkün müdür? Sorunun çok kısa bir cevabı var elbette. Fakat, belleğin oluşumuna ve sonrasına baktığımızda kısa bir “evet” cevabından daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.

KODLAMA, DEPOLAMA, HATIRLAMA

Belleğin işleyişinde öncelikli adım, verinin anlamlı bir kod haline getirilerek kaydedilmesi işlemidir. Kodlama aşaması, bilgilerin belleğe ilk defa alındığı duyusal verilerin beyinde anlamlı sinyallere dönüşmesidir. Örneğin, uzun bir sayısal veriyi gruplandırarak kodlamamız daha sonrasında bu bilgiyi geri çağırma sürecinde işimizi kolaylaştıracaktır. 11 haneli kimlik numaranızı farklı sayıda gruplara ayırarak ezberlerseniz, sizden bu bilgi istendiğinde kodladığınız gruplandırma yöntemi ne ise o şekilde geri çağıracaksınız. Belleğin kodlanan bilgiyi depolama aşamasını kısa süreli ve uzun süreli olmak üzere kabaca kategorize edebiliriz. Kısa süreli belleğin süresi, saniyeler ve dakikalar arasında değişirken; uzun süreli belleğin süresi bir ömür boyu saklanan bilgileri içerebilir. Kodlanan bilgiler, tekrarlandıkça ve pekiştirildikçe belleğimizdeki izi bir o kadar kalıcı olmaktadır. Son aşama ise özgün bir şekilde kodlanan bilginin geri çağrılması yani hatırlama dediğimiz durumdur.

Belleği, yaşamımızın kara kutusu olarak kabul etmemiz mümkün; fakat bazı durumlarda hatalı çalışan bir kara kutu… Belleğimiz, ilişkili şeylerin çağrışımlarına bağlı olarak hatırlayamadığımız boşlukları doldurmamız konusunda yaratıcı olabilmektedir. Aynı olayı deneyimleyen iki kişinin olayları farklı hatırlamasına şahit olmuşuzdur. Zihnimizin sahte anılar üretme çabası, ayrıntıları unutmaktan kaynaklanan eksik bilgileri tamamlama ihtiyacından gelmektedir. Sahte anıların ortaya çıkma sıklığı, daha çok üzerinden zaman geçen, yoğun duygu içerikli bir olaya ait anılarımızı hatırlama noktasında artış gösterebilir. Bellek süreçlerinde meydana gelen bozulmalar birçok farklı sebeple ortaya çıkabilmektedir: Travma stres bozukluğu, depresyon, bazı nörolojik hastalıklar ve beyin hasarı gibi durumlar belleğimizin kaydetme (kodlama) ve geri çağırma (hatırlama) işlevlerinin bozulmasına yol açar.

AKIL DEFTERİ

Bellek bozuklukları günlük yaşamımızın önemli bir kısmını etkisi altına alan problemler haline de dönüşebilmektedir. Son yıllarda birçok popüler filme konu olurken, hepimizin ilgisini çekip zihnimiz hakkında birtakım şeyleri sorgulamamıza vesile olmaktadır. Farklı bir film akışına ve olay örgüsünü (sondan başa ve karışık sırada olacak şekilde) işleyen “Memento” filmi, tam da böyle bir film olarak karşımıza çıkıyor. Anlatmak istediği konuyu bize aktarırken filmdeki karakterin yaşadığı bellek sorunu ile empati kurmamızı kolaylaştırıyor. Filmin baş karakteri Leonard, yaşadığı travma sonrası stres bozukluğundan sonra kısa süreli bellek süreçlerinde bozulmalar yaşamakta, fakat yaşadığı acı olayı aydınlatmak için de en çok belleğine ihtiyaç duymaktadır. Kendisine notlar, fotoğraflar ve dövmeler şeklinde bir hatırlatıcı sistem kurarak her defasında belleğinin ona oynadığı oyunlarla farklı bir yere sürüklenmektedir. Zihnimize kaydettiğimiz her şey, adeta kaydını tuttuğumuz bir akıl defteri değilse, nedir?