Türkiye hayat pahalılığı ile kavrulmaya devam ediyor. “Yaz gelince çarşı pazarda her şey ucuzlayacak” hesapları maalesef tutmadı. Başta akaryakıt olmak üzere mal ve hizmetlerin fiyatları füze gibi. Me...
Türkiye hayat pahalılığı ile kavrulmaya devam ediyor. “Yaz gelince çarşı pazarda her şey ucuzlayacak” hesapları maalesef tutmadı. Başta akaryakıt olmak üzere mal ve hizmetlerin fiyatları füze gibi. Mehter marşı gibi iki ileri bir geri yapıyoruz. Bunun sonucunda da enflasyon almış başını gidiyor. Tut tutabilirsen.
TÜİK kendine has enflasyonu yüzde 70’lerde gösterirken, ENAG’ın açıkladığı rakamlar göreceli olarak “gerçek pahalılığı” yansıtıyor. Temel ihtiyaç maddelerinden birçoğunun fiyatı geçen yılın rakamlarını kat kat katlamış durumda. Bu durum dar gelirli vatandaşı zorluyor. Dar gelirlilerin et, süt, yumurta gibi ürünlere yeterli miktarda ulaşması maalesef mümkün değil.
Rahmetli Özal’ın “Ortadirek”i artık ortadan kalktı. Eskiden kiloyla kırmızı et, tabak tabak beyaz et, koliyle yumurta alanın yerinde yeller esiyor. Peynir çeşitlerini alabilenin sayısı bir elin parmaklarını bile geçmiyor. Domates, biber ve patlıcanda yaz ucuzluğu var ama, soğan ve patates ülkesinde bu ürünleri kilosu 10 TL’ye yemek inanın acı verici bir durum.
Ekonomistler geldiğimiz bu noktayı, üretimsizliğe bağlıyor. Elbette dünyada yaşadığımız tedarik zinciri kopukluğu, ülkelerin kendilerini korumaya alması, pandeminin onulmaz etkileri burada etkili. Fakat, bir ülkenin tedbir almaması inanılacak gibi değil. Bizim gibi ithal ikameli ve yıllarca bu sisteme alışmış ülkelerde sıkıntı kaçınılmaz. Bunun ceremesini çekiyoruz.
Şimdi devletimiz, özel sektördeki fiyat artışlarını dizginleyemeyince çareyi elinin altındaki kooperatifleri harekete geçirmekte buldu. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının ardından insanların “ucuzladı” diye bu satış noktalarına hücum etmeleri de işin bir başka tuhaf tarafı. İşin enteresan yönü öyle bariz bir ucuzluk olmamasına rağmen rafların boşalması. Anlaşılan yine algıya kurban gittik.
Cumhurbaşkanı’nın ülke insanını rahatlatmak amacıyla piyasayı regüle eden bu uygulamaya start vermesi güzel. Ama bu tedbirler yetmez. Denetim de şart. Gelen ilk haberler, temel ihtiyaç maddelerinde beklenen ucuzlamanın olmadığı yönünde. O halde Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri harekete geçmeli. Kooperatifleri denetlemeli. Maliye Bakanlığı da özel marketleri.
Bu da yetmez. Cumhurbaşkanı o açıklamasında, hatırlarsanız özel sektöre ait “Üç Harfli” dediğimiz süpermarketlere de çağrıda bulunmuş, onların da temel ihtiyaç maddelerinde indirimlere gitmelerini istemişti. Gördüğüm kadarıyla şu ana kadar bir hareket yok. Olmalı. “Müşteri velinimettir” özdeyişini bu kesimlere hatırlatmak isterim. Yoksa geliri giderek düşen o müşterileri de yakında bulamayacaklar.
Malum tarihi ilan edilmese de seçim sathı mahalline girmiş durumdayız. Partiler ev ev, sokak sokak, çarşı çarşı gezilere başladı. Özellikle iktidara mensup milletvekilleri ve teşkilat mensupları, Cumhurbaşkanı’nın talimatlarını titizlikle takip etmeli. Vatandaşın feryatlarına kulak verilmeli. Onlara sorulmalı. Yoksa her şeyi Cumhurbaşkanı’na bırakmak iktidar için doğru bir hareket olmaz. Kaybedecek de kazanacak da onlar.
Zaten AK Parti ve CHP dışındaki onca partiden maalesef bir hareket göremiyoruz. Zaman zaman cılız basın açıklamaları ortaya çıkıyor. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden bu hareketler, iktidar olmak bir yana milletin sandıkta sizi hatırlamasına asla yetmez. Hatta hatta iktidar ve ana muhalefetin ilçelerdeki çoğu teşkilatları “kış uykusu”ndan hala uyanamamış gibi.
Seçimler 10 ay gibi bir süre varken onlara tavsiyem, ortaya çıkmaları ve halkın arasına karışmaları ve dertleri dinleyerek yukarıya iletmeleri. Yoksa atı alan Üsküdar’ı çoktan geçecek. Benden söylemesi…