Memur, soyut olan devletin somut varlıklarındandır. Devlet, memurun şahsında temsil edilir. Yani devletin görünün yüzü memurdur. Ondan dolayı memurun aldığı ücret memurun geçimini sağlayabilmelidir ki, memur borçla yaşamasın. Memurun şahsında devlet itibar kaybetmesin. 

Tabi memurların ekonomik durumunu dile getirirken 10 bin TL maaşla geçinmeye çalışan emeklilerimizi de unutmamak gerek. Memurlarımıza yoksulluğa, emeklilerimizi enflasyon oranında zam yapıyoruz diyerek açlığa mahkum etmek ne insani ne de vicdanidir. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, enflasyon oranında yapılan ücret artışı zam değildir. Zam yapıyoruz diyerek, memurla emekliyle alay etmektir. Yaptığınız sadece ve sadece reel olmayan enflasyon oranlarına karşı alım gücünü kısmen korumaya çalışmaktır. Verdiğinizi ifade ettiğiniz zamla memur ve emekli fakirleşmeye devam etmektedir.  

Enflasyon oranında verildiği ifade edilen zam memur ve emeklinin maaşını enflasyon karşısında korumama çabasından başka bir şey değildir. Kaldı ki enflasyon oranında verildiği ifade edilen zam vatandaş gözünde de inandırıcılığını yitirmiş olan TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranında yapılmaktadır. Yapılan zam reel enflasyon üzerinden yapılmadığı için bırakın alım gücünü artırmayı memuru fakirleştirmeye devam etmektedir. 

Memur, emekli işçi gibi sabit ücretlilerin enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde maaşlarının her ay enflasyon oranında artırılarak hesaplanması gerekmektedir ki, sabit ücretliler ekonomik kayba uğramasın. TÜRK İŞ’in 2024 Haziran ayı araştırmasına göre, Açlık sınırının 18,969 TL, yoksulluk sınırının 61,788 TL olduğu ülkemizde, Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 24.614,20 TL’ye yükselmiştir. Asgari ücretin 17 bin TL, ortalama emekli sandığı aylığının 15 bin TL, BAĞKUR-SSK emekli aylığının 10 bin TL ve ortalama memur maaşının 34 bin TL olduğu günümüzde sabit gelirliler için yaşam koşulları oldukça zorlaşmıştır. Ortalama memur maaşı yoksulluk sınırının neredeyse yarısına gelmiştir. Bu yaşanan ekonomik çıkmazın sebebi, sabit gelirlilerin artışlarının her daim enflasyon altında kaldığı ve enflasyon altında artışlara imza atıldığı için bu duruma gelinmiştir. 

2024 enflasyon beklentisi bile % 33 iken, (güncellenerek % 38'e yükseldi) göz göre göre memur ve emeklilerine %15 + %10 artış verilmiş ve enflasyon altında kalmaya devam edin denilmiştir. Yetkili sendika olarak masaya oturan sözde sendikalar yıllardır 5 kuruş zam almamışlar, yaptıkları toplu sözleşmelerin hemen hepsinde imzaladıkları zam oranları enflasyonun altında kalmış maaşlar ve enflasyon oranına yükseltilmiştir. Yani bugüne dek yapılan toplu sözleşmeler zaman kaybıdır. Oynanan tiyatrodan ibarettir. 

Memur ve emeklilerimiz siz o masaya otursanız da oturmasanız da zaten enflasyon oranında zam alacaklardır. Zam alım gücünün artırılması demektir. Bugün memura % 100 zam yapsanız bile 2003 yılındaki alım gücüne ulaşamıyorsunuz. Altın ve dövize karşı değer kaybı devam ediyor. Mevcut hükümetin hesaplarına göre bile olsa temmuz ayında memura yapılacak zam, enflasyon artı %10 olmalıydı. Bu zammın oranı da yılın ilk 6 ayına ilişkin enflasyon rakamı olan 24,73 artı toplu sözleşme gereği %10= %34.73 olarak belirlenmeliydi. Ekonomik sıkıntıların faturasını maalesef her zaman sabit ücretliler ödemektedir. Emeklilere verilen zam oranları ve kök maaş karmaşasıyla emeklilerimiz de maalesef ekonomik çıkmaza itilmişlerdir. Kök maaş nedir ki? Mevcut hükümet olarak her türlü imkan elinizdeyken kök maaşla ilgili düzenlemeyi yaparsınız emekliye hak ettiği maaş artışını yaparsınız. Herkes biliyor ki, İşçi memur ve emeklilerimiz yani sabit ücretliler en kötü dönemlerinden birini yaşamaktadırlar. SSK-BAĞKUR emeklilerimizin maaşının emekli sandığı emeklilerimizden 5 puan daha yüksek olmasının bir sebebi de acaba tüm emeklilerimize aynı seviyeye mi getirmek istiyorlar diye düşünmeden geçemiyoruz. Emeklilerimizin maaş artışlarındaki %5’lik farkın da acilen giderilmesi gerekmektedir.