Türkiye, 3 Kasım 2002’den bu yana aralıksız olarak AK Parti tarafından yönetiliyor. AK Parti’nin kuruluş tarihi de hesaba katıldığında ülkemizin son 20 yılına damgasını vuran bir partiden bahsediyoruz...
Türkiye, 3 Kasım 2002’den bu yana aralıksız olarak AK Parti tarafından yönetiliyor. AK Parti’nin kuruluş tarihi de hesaba katıldığında ülkemizin son 20 yılına damgasını vuran bir partiden bahsediyoruz. Yaş olarak biraz daha ‘yaşlı’ olan biri olarak 18-20 yaşındaki gençlerin Türkiye’de AK Parti dışında hiçbir yönetimle karşılaşmamış olmalarına nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum.
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi bir döneme damgasını vurmuş siyasetçilere tanık olan biri olarak en azından ‘eski’ ve ‘yeni’ Türkiye karşılaştırması yapabilecek durumdayım.
AK Parti’nin göreve geldiği ilk dönemlerde Türkiye’de askeri vesayetin ortadan kaldırılması, demokratikleşme yönünde atılan adımlar ve Avrupa Birliği sürecindeki başarıları gören birçok kişinin umudu büyüktü. Yıllar içerisinde gücün yozlaştırması örneğinde olduğu gibi AK Parti’ye gönül verenlerin de bozulduğu, kızdığı, tepki gösterdiği birçok olay yaşadık. Bunlardan en büyüğü ve önemlisi ise Türkiye’nin bir darbe girişimi ile sarsılmasıydı.
Kontrollü müydü, süreçten haberleri var mıydı gibi konular çok tartışıldı. Ancak OHAL yönetimi ile bir süre idare edilen Türkiye’de darbe girişimi sonrasında demokratik haklar, ifade özgürlüğü ve demokrasi anlamında büyük gerileme oldu. Bazılarına göre bu AK Parti’nin uzun zaman beklediği bir fırsat, kimilerine göre ise yapılması gereken bir zorunluluktu. FETÖ yapılanmasının kimler tarafından desteklenip büyütüldüğü, Türkçe Olimpiyatları için hatıra parası bile bastırıldığı günleri az çok hepimiz hatırlıyoruz.
Ancak AK Parti’nin en büyük eksisi liyakata dayalı olmayan atamalar oldu. Kamu bankalarına yönetim kurulu üyesi olarak atanan güreşçiden eşini özel sınavla üniversiteye atayan rektöre bir sürü kötü örnekle karşılaştık. TUBİTAK’a hayvanat bahçesi müdürü ataması, birkaç gün başka bir kurumda görev verilip jet hızıyla yükselip bürokrat olanlara yeteri kadar ses çıkaramadık sanırım.
FARK YOK
Son dönemde muhalefet safında temsil edilen kişi ve parti sayısı artıkça AK Parti kamuoyunda tepki çeken bazı uygulamalarda geri adım atmak zorunda kaldı. Yerel seçimlerde büyük şehirlerde CHP’nin kazandığı büyük başarı ise AK Parti’nin geriye gidişinin ve halktaki desteğini kaybetmeye başladığının en önemli göstergesiydi.
CHP ise bu uygun ortamı ve şartları değerlendiremedikçe muhalif kesimin tepkisini almaya devam ediyor. Son olarak Gaziemir Belediyesinde yaşanan skandala ise söylenecek söz yok.
Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın eşine onursal koordinatör adı altında kartvizit bastırması, bu kartviziti savunmasına gülmekten başka tepki veremiyorum. CHP İl Başkanı Deniz Yücel’in ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un tepkilerini haklı bulmakla beraber çıkan yangını söndürmek için asla yeterli olmadığını söyleyebilirim.
Karaburun’da belediye şirketi yönetimine kendini müdür olarak atayan ve hemen ardından bir de maaş bağlayan İlkay Girgin Erdoğan’ın önce hamlesini savunması ardından tepkilerle birlikte maaşı eğitim kurumuna bağışlayacağını açıklamasını da unutmadık.
CHP önündeki fırsatı bu tip tepki çeken uygulamalarla yok ediyor. Acilen silkinmek lazım.