Türk kadını 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır. 1935 yılı seçimlerinde 17 kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) girmiştir. Yıl 2024 oldu ama ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar halen karar mekanizmalarında eşit sayı ve adil imkânlarla yer bulamıyor! Bu sebeple de kadın nüfusu ilgilendiren kararlarda etkin olamıyor.

Anayasamız ve imzacısı olunan uluslararası sözleşmeler gereği devlet, kadın erkek eşitliğini sağlamakla yükümlüdür.  Anayasamızın 67. maddesi “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.”  der. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi  (CEDAW )  4. Maddenin 1. bendi;  “Lehe ayrımcılık: Geçici ve özel önlemler l. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için Taraf Devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, işbu Sözleşmede belirtilen türden bir ayrım olarak düşünülmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların korunması sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu önlemlere son verilecektir.” demektedir.

Bu eşitliği sağlamak için siyasi partilerde uygulanan cinsiyet kotası kadınlar için önem arz etmekle beraber uygulamada var olup seçilebilir sırada yer bulamadıklarından eşitlik sağlanamamaktadır. Eşitlik ve adalet için fermuar sistemi şarttır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele sadece kadın sorunu değil, bir demokrasi sorunudur. Okurlarımız için yerelde ve genelde günümüz rakamlarıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini somutlaştırmaya çalışalım:

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde 1.393 belediye için sandık kuruldu. 81 kentin 11'inde kadın belediye başkanı seçilebildi. 5 büyükşehir, 6 il, 64 ilçe ve 3 belde olmak üzere 78 kadın belediye başkanı seçildi. Siyasi parti dağılımları şöyle: 35 CHP, 30 DEM Parti, 10 AK Parti, 2 MHP ve 1 de bağımsız olarak seçildi. 2019 seçimlerinde 41 kadın belediye başkanı göreve gelmişti, 2024 yılı seçimlerinde ulaşılan 78 kadın belediye başkanı ile yaklaşık iki katı sayıda belediye başkanı seçilmiş olması umut vericidir.

En demokratik kent İzmir’de ise durum şöyle: Büyükşehir Belediye Başkanı erkektir. Büyükşehir’in 184 belediye meclis üyesinden 47’si kadındır. 30 ilçesinden 8’i kadın belediye başkanıdır.

UN Women istatistik çalışmasına göre 14 Mayıs 2023’de gerçekleşen seçimlerde 600 milletvekilimizin 119’u kadın seçilmiştir. TBMM’nin yüzde 80,2’si erkek temsiliyet olurken yüzde 19,8 oran kadın temsiliyettir. Cinsiyet kotası faktörünü anlamak için bakarsak; 989 kadın adayın yüzde 25,1 yani sadece 4’te 1’i milletvekili seçilebilmiştir. Buna karşılık 2 bin 955 erkek adayın ise yüzde 74,9’u yani 4’te 3’ü milletvekili seçilmiştir.

28. Dönem TBMM’sinde İzmir; Millet İttifakı’nın 17 milletvekilinden 3, Cumhur İttifakı’nın 9 milletvekilinden 2, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 2 milletvekilinden 1’i olmak üzere toplamda 28 milletvekilinden sadece 6 kadın milletvekili çıkarabilmiştir.

28. Dönem TBMM’sinde kadın ve erkek vekiller için yüksekokul ve üstü eğitim yüzde 72-73 oranında olduğu tespit edilmiştir. Kadın vekiller ağırlıkla sağlık ve hukuk alanı meslek gruplarından gelirken erkek vekillerin ise mühendislik ve iş insanı kategorilerinden geldikleri görülmüştür. Akademisyen, ekonomist/finans, yönetici, gazeteci gibi meslek gruplarında kadın, erkek vekiller arasında oransal farklılık görülmemiştir.

İzmir valisi erkektir. 30 ilçesinden sadece 1’inin kaymakamı kadındır. TUİK kaynağında Dışişleri Bakanlığı verilerine göre kadın büyükelçi oranı 2023 yılında yüzde 27.3, Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre şirketlerde üst ve orta düzey yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2022 yılında yüzde 19.6 oldu. Kentimizde 5’i vakıf üniversitesi olmak üzere 11 üniversite bulunmaktadır ve sadece İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin rektörü kadındır (11’de 1).

Kadınların siyasal temsilinin önündeki engel, görüldüğü üzere karar mekanizmalarının erkek egemenliğinde olmasındandır. Ataerkil toplumlarda kadın ve çocuk, bir sömürü metası olarak görüldüğünden onurlu yaşam sürememektedir. Şiddete maruz kalabilmekte, şiddetin meşrulaştığı toplumlarda can güvenlikleri de kalmamaktadır. Eşit ve adil temsil, demokrasi gereğidir. Yasalarla tanımanın yetmediğini görüyoruz. Toplumun sosyokültürel yapısına da işlenmelidir. “Atatürk gibi düşünmek” gerek; sözde, yazıda kalmamalı, eyleme de geçmeli.