Bu hafta İzmir iki ayrı acıyla sarsıldı. İlki 24 yaşında, dünya güzeli, gencecik hasta bakıcı bir kızımızın ölümüyle sonuçlanan elim bir trafik kazasıydı. Onu ezen belediye otobüs şoförü de bir kadındı.

Kötü bir tecrübe, iyileştirme projelerinde emsal oluşturmamalıdır ama ders çıkarılmalıdır. Şu an İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait ESHOT Genel Müdürlüğü bünyesinde 206 kadın otobüs şoförü istihdam edilmekteymiş. ESHOT, ‘Eşitliğe Sür - Kadın Şoför İstihdamı’ projesi ile İzmir’deki kadın otobüs şoförü sayısını dış kaynak desteğiyle daha da artırmayı hedeflemekte. Başvuru için öncelikli şart; D sınıfı ehliyete sahip ve son 3 yıl içinde trafik cezası almamış, en az bir yıl da İzmir’de ikamet etmiş olmak. Kadınlar adına çok güzel projenin eleştirebileceğim noktası; erkeklerde 3 yıllık bir ehliyet tecrübesi beklenirken kadınlarda pozitif ayrımcılık yaparak bu kriteri aramaması. Böyle bir sahada gerek can güvenliği gerekse kamu malı korunması kapsamında bu tür bir pozitif ayrımcılık yapılmamalıdır. Yine yaş sınırı olmaması kriteri de ayrıca eleştirilebilir.

Eğitimler ve sınavlardan başarıyla geçen kadın adaylar, ESHOT bünyesinde otobüs şoförü olarak göreve başlayacaklar. ‘Eşitliğe Sür - Kadın Şoför İstihdamı’ projesi, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik örnek bir proje olarak değerlendirilebilir. Kadınların yoksulluğu ve yoksunluğunun da önüne geçilmesi kapsamında bir adımdır. ‘Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık’, kısaca kadınların sadece kadın oldukları için uğradıkları ayrımcılıktır. Yoksulluk, kadınlar için bir gelir yoksulluğu olmasının yanı sıra toplumsal hayata katılamama ve dolayısıyla bir sosyal dışlanmayı da beraberinde getirir. Tüm bunların dışında bu projeyle “Kadından şoför olmaz!” algısını kırmaya yönelik farkındalık çalışmaları için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni yürekten kutluyorum.

YOKSULLUK GİZLENİYOR!

Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu'nda kabul edilen ‘Gelecek Paktı’, sürdürülebilir kalkınma için yoksulluğun ortadan kaldırılmasını vazgeçilmez bir gereklilik olarak tanımladı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Oxford Yoksulluk ve İnsani Gelişme İnisiyatifi (OPHI) tarafından ortaklaşa hazırlanan 2024 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi Raporu yayınladı. Ümit Güven Akçakaya, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ülkemizdeki veri eksikliği nedeniyle Türkiye’nin bu rapora dahil olmadığına dikkat çekiyor!

Kadının yoksulluğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaygın olduğu toplumlarda her zaman daha zorludur. Kadınlar, dezavantajlı gruplar içinde yer alır ve yurttaş olarak cinsiyetler arasında adalet ve eşitliği sağlaması gereken devlettir.

Mutlak yoksulluk’, bireyin asgari yaşam düzeyini korumaya devam edebilmesi için gerek duyduğu en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaması halidir. ‘Yoksulluğun kadınlaşması’ kavramı ise cinsiyet ayrımcılığının yoksulluğun belirlenmesinde sahip olduğu artan rolünü tanımlar. Ancak bu kavram, yoksulluğu sadece demografik süreç üzerinden analiz ettiği ve sınıfsal, etnik gibi faktörleri dikkate almadığı için eleştirilmiştir.

Kentimizdeki ikinci vahim olay Selçuk ilçemizde yaşandı. 5 küçük çocuğun babaları bir suçtan dolayı cezaevindeymiş. Anneleri ise kapıyı üzerlerine kilitledikten sonra topladığı hurdaları satmak üzere akşam kısa süreliğine evden çıkmış. Fakat evde yanık bırakılan elektrikli soba devrilince çıkan yangın neticesinde yaşları 1 ile 5 arasında değişen bu 5 çocuk ne yazık ki öldü. Olay anında evde olmayan anne hakkında gözaltı kararı veriliyor.

1 ay kadar önce de evin yanındaki bir oda gibi bir yere sığınan anne köpek ve 5 yavrusu da çıkan yangında ölmüşler. Hiç kimse bu yangını sorgulamamış!

Aile yakınlarının açıklamalarına göre çocukların bakımını hem kendileri hem de devlet kurumları üstlenmek istese de anne buna izin vermemiş. Gerek kamu gerekse yerel yönetim inisiyatiflerinden destek alan bu anne ve çocuklarının ne kadar yanındaydık?

Gerek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay gerekse Selçuk ilçe Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’in yaptıkları taziye açıklamalarında olaydan duydukları üzüntü ve sorumluluklarını sorgulama hissiyatları önemlidir. Başkan Sengel’in özellikle “her ilçede, her kentte başta çocuklar, engelliler ve yaşlılar olmak üzere risk altında olabilecek tüm kırılgan gruplara, güvenli ve insanî koşullar sağlayabilmek amacıyla, acilen kalıcı önlemler almanın sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz.” ifadesi, insan haklarına dayalı sosyal hukuk devleti bakış açısıyla kıymetlidir.