Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep’te ‘Gençlerle Buluşma’ programında iken. İzmir'de üniversite okuyan bir genç kız söz alarak; "İzmir bir öğrenci şehri olmasına rağmen, böyle ders çalışabileceğimiz kütüphanemiz yok!" diyerek, CHP'li belediyelerin bu hizmetleri yapıp yapamayacağı yönünde endişe içeren bir soru yönlendirir. Sayın Erdoğan, CHP’li belediyeler için; "Bana göre yapmaz ve yapamaz. Böyle bir derdi yok." diye yanıtlar.
Algı yönetimi ve operasyonlarında kullanılan propaganda teknikleri öyle uzun zamandır uygulanıyor ki halk arasında artık “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” denmektedir. Nazi Almanya’sında Adolf Hitler iktidarında Halkın Bilgilendirilmesi ve Propaganda Bakanı olarak görev yapan Joseph Goebbels uygulamaları, bu alanda daha da bilinir olmuştur. Toplumun düşünce ve davranışlarını belirlenen konu çapında yönlendirmek, yurtiçi/dışı meşruiyet kazanmak gibi amaçlarla kullanılan tekniklerdir. Basın ve günümüzde özellikle de sosyal medya kanalları, kullanılan araçlarıdır. Bu tür çalışmalar özellikle savaş ve siyaset alanında yaygın kullanılmaktadır. Örneğin bir toplumu savaşmaya ikna eden manipülasyon durumlar geliştirilir.
Bahse konu üniversiteli, modern kızımıza dönersek, “İzmir’de kütüphane ve ders çalışma ortamı yok” diyerek, AKP çerçevesinde belli küçük bir kitleyi bu yönde ikna edebilir ama İzmirli ya da ülkedeki aydın kesimi ikna edemezler.
Konu üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce servis edilen bültene göre kent genelinde yerleşik ve gezici olmak üzere sekiz kütüphanesiyle hizmet vermektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi, özellikle öğrencilerin hem yerli/yabancı kaynaklara ulaşmasını sağlamakta hem de çalışma alanı ihtiyacını karşılamaktadır. Yaklaşık 30 bin kayıtlı üyesi olan kütüphanelerde bu yıl 8 bin ödünç kitap verilmiştir, 41 bin kişi de kütüphaneleri çalışma alanı olarak kullanmıştır. Kentin ilk dijital kütüphanesi olan Şato Kütüphanesi’nde ise her türlü kaynak, elektronik ortamlar aracılığıyla sağlanabilmektedir. Ziyaretçilerin ders çalışabilmesi için tablet hizmeti de veren Şato Kütüphanesi, konumu ve deniz manzarası ile öğrencilerin en çok tercih ettiği kütüphaneler arasında yer almakta olduğu kaydedilmiştir. Sosyal belediyecilik anlayışıyla CHP’li tüm ilçe belediyelerinin de kütüphane kurma ve geliştirme çalışmaları mevcuttur. Yerel yönetimler olarak eşit, adil, laik ve bilimsel eğitim çalışmaları temeli üzerinden ulaşım, kırtasiye, etüt, giyim, beslenme, sağlık, psikolojik destek gibi her tür kolaylık, öğrencilere sağlanmaktadır.
Ayrıca İzmir’i bu konuda özel yapan bir de İzmir Milli Kütüphane vardır ki Türkiye’de özel girişimle kurulan, kurulduğu tarihten günümüze ‘Milli’ unvanını taşıyan ve kendi mütevazi mali imkânlarıyla 1912 yılından beri İzmir’in ve ülkemizin bilim ve fikir hayatına hizmet eden bir kütüphanedir. Kurulduğu yıllarda henüz halk kütüphaneleri yoktu, dolayısıyla önemli bir halk kütüphaneciliği hizmetini de gerçekleştirmiştir. 20. yüzyılın başlarında yabancı kültürüne karşı Türklerin kurduğu önemli bir kültür kurumudur. Ayrıca, ulusal Milli Kütüphane’nin (Ankara) henüz kurulmadığı dönemde Atatürk’ün direktifleriyle çıkarılan Derleme Yasası’nın temeli İzmir Milli Kütüphane’de atılmıştır. İzmir Milli Kütüphane Vakfı ile Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ulvi Puğ ve yönetiminin alandaki çalışmaları ise son derece değerlidir. O tarihi binanın mistik havası içinde çalışmak, kültürel etkinliklere katılmak eşsiz bir duygudur.
İktidarlar kurguladıkları durum ve kişiler üzerinden hedef kitlesinin değerleri ve kültürüyle çelişmeyip aksine uyum içinde olduklarını gösterme çabasına girebilirler. Kendilerinden beklenilenin üzerinde yaklaşım sergileme gayretinde bulunabilirler. Bu durumu, Doç.Dr. Esra Bozkanat’ın DergiPark’ta yayınlanan ‘Algı Yönetimi ve Propaganda: Nazi Almanyası Üzerinden Bir Değerlendirme’ başlıklı makalesinde yer verdiği örnek ile açıklayalım: “Goebbels, Almanya yenilgiye uğradıkça, Alman bilim insanlarının iki yeni silahın üretimini tamamlanma aşamasında olduğuna dair söylentiler yaymıştır. (Pratkanis & Alonson, 2018, s.378). Böylece Almanya’nın hâlâ savaşı kazanabileceğine dair inancını koruyarak savaşmaya devam edilmesi yönünde algı yaratılmıştır (S.85).”
Ancak Gaziantep’te geçen bu çalışmayla AKP iktidarının kazanmayı hedeflediği İzmir halkını siyasi amaçlarına uygun hale getiremeyecekleri aşikardır. Zira eğitim-öğretim yapı ve müfredatında istikrarsızlık, laik/bilimsel eğitimden uzaklaşmak, kız/erkek eğitim eşitsizliği, öğrenci yurtları problemleri ve yetersizliği, eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği, okulların kapasite, bina ve donanım eksikleri, köylerdeki okulların sorunları, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ (Çedes) gibi sorunlu konular, söze değil eyleme bakan toplumun önünde sorun yumakları gibi durmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitimin milli, laik, çağdaş, adil ve eşit olmasını diliyoruz.