Son yıllarda, ülkede hazine arazilerinin ve belediyelere ait arsaların satışı giderek artan bir trend haline geldi. Hükümetin bu satış politikası, ekonomiye katkı sağlamak ve borçları azaltmak amacıyla açıklansa da, toplumda ciddi tartışmalara ve tepkiye yol açıyor. "Devletin malı deniz" anlayışı, hem kaynak yönetimi hem de kamu yararı kavramları üzerinde önemli soruları gündeme getiriyor.

BELEDİYELERİN SATIŞLARI

Hükümetler genellikle kamu mallarının satışını, kamu borçlarını azaltmak ve ekonomik hareketlilik oluşturmak  gerekçeleriyle savunur. Ancak bu satışların, uzun vadede devletin stratejik kaynaklarını ve kamusal varlıklarını tükettiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda, satışların gelir oluşturma hedefiyle yapılması, planlama eksiklerinden kaynaklanan sorunları ortaya koyuyor.

Belediyeler de şehirlerin kalkınması ve hizmetlerin finansmanı için benzer yollara başvuruyor. Ancak belediyelerin satış yaptığı arsalar genellikle kentsel dönüşüm, sosyal projeler veya toplu konut çalışmaları için kullanılması gereken alanlar oluyor. Bu durum, hem şehircilik hem de kamu yararı açısından endişeye sebep oluyor

TOPLUMUN TEPKİSİ: "YA MİLLET?"

Toplumun bu satış politikalarına olan tepkisi büyük ölçüte adalet algısından kaynaklanıyor. Bir yandan kamu mallarının satışından elde edilen gelirlerin ne şekilde kullanıldığı konusunda şeffaflık eksikliği hissedilirken, diğer yandan şehirlerin geleceği üzerindeki olumsuz etkiler öne çıkıyor. “Ya millet?” sorusu tam da bu noktada anlam kazanıyor: Kamunun malı, bireysel ya da kurumsal çıkarlar uğruna elden çıkarılırken, bu sürecin topluma etkileri yeterince dikkate alınıyor mu?

UZUN VADELİ RİSKLER

Hazine arazileri ve belediye arsaları gibi kamu malları, toplumun geleceği için stratejik öneme sahiptir. Bu kaynakların satışı, kısa vadede ekonomik bir rahatlama sağlayabilir, ancak uzun vadede devletin hareket alanını daraltır. Bunun yanı sıra, bu alanların satış sonrası kullanımında yaşanabilecek çevresel sorunlar, kentsel yoğunluk ve sosyal adaletsizlik gibi problemler de toplumun gündeminde yer almaya devam edecektir.

Kamu mallarının satışı yerine alternatif finansman modelleri geliştirilmelidir. Şeffaf ve hesap verebilir bir mekanizma oluşturularak, bu varlıkların toplum yararına en verimli şekilde değerlendirilmesi sağlanabilir. Ayrıca, uzun vadeli stratejik planlama yapılarak, kamu kaynaklarının tüketilmesi yerine korunması ve çoğaltılması hedeflenmelidir.

"Devletin malı deniz" anlayışı, toplumsal bir sorumluluğun parçası olarak ele alınmalı ve kamu varlıklarının korunması üzerine yoğunlaşılmalıdır. Hazine arazileri ve belediye arsaları gibi kaynaklar, sadece bugünün değil, geleceğin de mirasıdır. Bu nedenle, satış politikalarının toplumun tüm kesimleri için adil ve yararlı bir çerçevede yürütülmesi şarttır.

ADRESE TESLİM SÖZ

Helvayı yapalım ama; üzüm bağda, bağ da dağda, tavayı komşulardan buluruz da, iş unla yağda.