Her yıl milyonlarca hayvan, kurban bayramında, dini vecibeler yerine getirilirken, derilerinin bedelsiz olarak bağışlanmasıyla yeni bir hayat buluyor. Fakat bu hayvanların derileri, toplumun gönüllü katkısıyla ekonomiye kazandırılıyor olsa da, bu büyük hammadde kaynağı, Türk deri ve deri mamulleri sektörünün yaşadığı ekonomik daralmanın önüne geçemiyor. 

2022 yılında 1 milyon 198 bin büyükbaş, 3 milyon 494 bin küçükbaş hayvan; 2023 yılında 1 milyon 80 bin büyükbaş, 3 milyon 205 bin küçükbaş kurbanlık hayvanın kesildiği tahmin ediliyor. Son yıllardaki kurban satışlarını da göz önünde tuttuğumuzda 2024 yılında yaklaşık olarak 680 bin büyükbaş ve 2 milyon 500 bin küçükbaş hayvan olmak üzere toplamda 3 milyon 180 bin kurbanlık hayvan kesildiği göz önünde bulunduruluyor.
Şaşırtıcı bir şekilde, bir yanda milyonlarca derinin kayda değer bir kazanç sağlamadığı, diğer yanda ise sektörün iflas noktasına geldiği bir tablo var. Deri sektörü, her geçen yıl daha fazla kan kaybediyor; bu durum, sektördeki her aktörü adeta bir çıkmaz sokağa hapsediyor.

Kurban Derisi Bir Hazine

Geçmiş yılar göz önünde bulundurulduğunda bu yıl da Türkiye’de yaklaşık 4 milyon kurbanlık hayvan kesilecek. Her birinin derisi, başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere çeşitli kurumlar tarafından bağış olarak alınıp, ekonomiye kazandırılmaya çalışılacak. Fakat, bu sayede sağlanan deri, Türk deri sektörüne bir türlü yarar sağlamıyor. Hayvanlardan elde edilen bu değerli hammaddenin, sektörün üretimine katkı yapmaması, bir paradoks gibi karşımıza çıkıyor. Oysa, yıllık 3 milyonun üzerinde kurbanlık hayvan kesilmesi, derisiyle birlikte büyük bir hammadde kaynağı oluşturuyor. Ancak bu durum, sektörün temel problemlerini çözmeye yetmiyor. Kurbanlık derilerinin bedelsiz bağışlarının sektördeki büyük darboğaza neden çara olmadığını anlamak pek kolay değil.

Zararları Derinleşiyor

Türk deri ve deri mamulleri sektörü, özellikle ayakkabı, saraciye ve deri konfeksiyonu alanlarında ciddi kayıplar yaşamakta. 2024 yılı itibariyle sektördeki ihracatın yüzde 18 düştüğü, ayakkabıda yüzde 21.9, saraciyede ise yüzde 12.3 oranında kayıpların yaşandığı bir tablo ortaya çıkmış durumda. Bu oranlar, yalnızca bir sektörün değil, ekonominin bir bütün olarak önemli bir kayıp yaşadığının göstergesi. Üretim kapasitesi de neredeyse her yıl azalan bir seviyeye düşerken, sektörün istihdamı da dramatik bir şekilde gerilemiş durumda. 68 bin kişilik bir iş gücünden 62 bin kişiye inmiş olan istihdam, sektördeki üretim daralmasının ne denli derinleştiğini gözler önüne seriyor.

Rekabetin İnfilak Noktası

Bir başka büyük sorun ise maliyetlerin artışı ve bununla birlikte sektörün uluslararası alanda giderek zayıflaması. Büyük markalar, Hindistan, Pakistan gibi düşük maliyetli üretim üssü kurmuş ülkelerde üretim yaparak, Türk deri sektörünü zora sokuyor. Yüksek maliyetler ve düşen ihracat oranları karşısında, Türk deri ve deri mamulleri üreticileri, fiyatlarını düşürmek zorunda kalmış olsa da, bu durum sektörü kurtarmaya yetmiyor. Deri konfeksiyon sektörünün kilogram fiyatlarını 135 dolardan 110 dolara indirmesi, sektörü bir nebze rahatlatacakken, dünya pazarlarında yaşanan daralma, bu çözümün de etkisiz kalmasına neden oluyor.

Pazar daralıyor

Türk deri sektörü, dış pazarlarda oldukça zor bir dönem geçiriyor. Sektörün yaptığı üretimin yüzde  95’i yani nerede ise tamamı gibi. İç piyasada kalan kısmı ise turizm bölgelerinde satılıyor. Bu aslında yüzde 95’i ihraç edilen kalan kısmının da yabancı turistlere satılan deri ve deri mamulleri ürünlerinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından alınamadığının önemli bir göstergesi. Her platformda deri ve deri mamullerinin ihracatı için destek isteyen girişimciler Türk halkının bu ürünleri kullanabilmesi için kampanyalar yapılması, alım güçlerinin yükseltilmesi söylemlerinin kenarından bile geçmiyor. Hatta asgari ücret artışını gündem konusu yapabiliyor. İç piyasada neredeyse hiçbir satışın gerçekleşmediği bu ortamda, sektördeki oyuncular kendi imkanlarıyla varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Ama bu çaba, krizden çıkmaya yetmiyor. İç pazarın daralması ve dış pazarların zayıflaması, sektörü her geçen gün daha da köşeye sıkıştırıyor.

Çözüm ve Gelecek

Türk deri sektörü, eski ihtişamını ve gücünü mumla arıyor. Hititlerin Anadolu’daki dericilikteki ustalığı, büyük bir imparatorluğun temellerini atmıştı. O dönemde, Ege Adaları’nda da derinin sanatsal işçiliği kendini göstermişti. Girit’in güney kıyılarında bulunan bir kap, dericiliğin tarihi için önemli bir iz bırakmıştır. Osmanlı döneminde ise, Türk derileri yurt dışında aranan bir değer haline gelmişti. Her yıl milyonlarca kurban derisi bağışlanırken, sektördeki üreticilerin hayatta kalma mücadelesi, acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Ticaret Bakanlığı, İhracat Genel Müdürlüğü, Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği, Terziler ve Konfeksiyoncular Esnaf Odalarının temsilcileri başta olmak üzere sektörün tüm paydaşları bir araya gelmelidir. Sektör yeniden yapılandırılmalıdır. 
Yoksa;  Türkiye’nin deri ve deri mamulleri sektörü, bu kan kaybını daha fazla sürdüremez ve giderek daha fazla kayıp vermeye devam eder. Sonuçta, bir ülkenin en değerli ham maddeleri, sadece tüketim amaçlı değil, üretim için de kullanılması gereken kaynaklardır. Türk deri sektörünün bu krizden kurtulabilmesi için, kurban derisinin ekonomiye kazandırılmasından çok daha fazlasına ihtiyacı vardır.