Cumhuriyet Bayramı'nın 101. yılını kutlamak üzere, Menderes’te, çocuklar, gençler, yaşlılar, hep bir araya geldik. O gece, herkes bir parça getirmişti bu bayram coşkusuna: kimisi elinde Türk bayrağı, kimisi Atatürk fotoğrafları, kimisi meşalelerle, hepimizin ortak olarak getirdiği belki de tek şey gönlümüzdeki Cumhuriyet aşkıydı… Gün batımında, kaymakamlık binasının önünde yavaş yavaş bir araya gelen kalabalık giderek büyüdü. Marşların ezgisi duyulmaya başlayınca, herkesin yüzünde aynı gurur, aynı inanç belirdi. 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle düzenlenen fener alayında, Menderes’in ana caddeleri birer birer ışıldamaya, meşalelerle Cumhuriyet yolunu aydınlatmaya başladı. Her adımda, sokaklar tarihimizin aydınlık yüzüyle doldu, gecenin karanlığı bir ulusun yüreğinde yanan ışığa teslim oldu. Bayraklar göklerde özgürlüğün türküsünü söylerken, meşaleler ellerimizde umudu taşır gibiydi. Yaşlısı, genci, çocuğu; herkes aynı sevdayla yürüyordu. Adımlar, Cumhuriyet’in asırlık coşkusunu yeni yüzyıllara taşıyan sessiz birer ant içiş gibiydi. Menderes, o gece bir ışık denizine dönüştü, umutla ve gururla taçlanan bağımsızlık yolunda yürüyen bir milletin yankısıyla doldu.

YÜREKTEN BİR ŞARKI

Biz de o kalabalığın içindeydik; ben, eşim, kızım, oğlum, gelinim, yeğenim ve minicik elleriyle Cumhuriyet’i coşkuyla selamlayan yeğenimin bebeği Gülce... O gece herkes tanıdıktı: Belediye Başkanı İlkay Çiçek, belediyenin kurumsal hafızası olan Ayfer Ece, komşumuz Aysel ve daha nice dost... Yüzlerce insan, aynı değerler etrafında toplanmış, bir olup, yürekten bir Cumhuriyet şarkısı söylüyorduk sanki.

Bando takımının çaldığı marşlar adımlarımızı bir ordu gibi disiplinle eşitledi. Marşlar yankılanırken, çocuklar kocaman bir gururla önde yürüyor, bebekler annelerinin kucağında ilk Cumhuriyet Bayramlarını yaşıyordu. Gözlerimiz doluydu; marşların her bir notası, kurtuluş mücadelemizin bir yankısı gibi dolup dolup taşıyordu Menderes’in sokaklarında. Meşalelerden çıkan dumanlar, bir an için bizi İstiklal Savaşı'nın o çetin günlerine götürdü; bir ulusun yeniden varoluş mücadelesini, kayıplarla yoğrulmuş zafer dolu yılları hatırlattı.

DERİN SAYGI

Fener alayı, Atatürk heykelinin önünde bir törenle anlamına anlam kattı. Kalabalık, derin bir saygıyla suskunlaştı. Sadece meşalelerin çıkardığı çıtırtılar vardı o kısa saygı duruşunda. Gözlerimizi kapattık ve hepimiz o an kendimizi Kurtuluş Savaşı’nın meydan muharebelerinde bulduk, vatanın her karış toprağını kahramanca savunan dedelerimizin omuz omuza mücadele ettiği cephelerde...

İstiklal Marşı’mız coşkuyla yükseldi göklere, sanki tüm Menderes yemin ediyordu; ikinci bir kurtuluş savaşına gerek kalmayacak, Cumhuriyet’e sonuna dek sahip çıkılacaktı. Fener alayının önündeki motorcuların egzoz sesleri birer top atışı gibi yankılanıyordu, bağımsızlığımıza adanan savaşların simgesi, bir özgürlük manifestosu gibi...

Menderes Belediye Başkanı İlkay Çiçek’in ev sahipliğinde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla düzenlenen fener alayı, tüm farklılıkların, statülerin, kimliklerin ötesinde, tek yürek olup Cumhuriyet’i kalplerinde taşıyan insanları bir araya getirdi. O gece, ‘Cumhuriyeti biz kurduk’ diyen, her yaştan, her meslekten insan, tıpkı Cumhuriyet’in ilk günlerindeki gibi, umutla omuz omuzaydı. Şalvarlı teyzeler, adeta öz oğullarına sarılır gibi, bu fener alayına ev sahipliği yaptığı için Başkan Çiçek’e sarılıyor, minnettarlıklarını içten gülüşleriyle dile getiriyorlardı. Çiçek de, Cumhuriyet’i kuran atalarının izinden gelen bu nesillerle aynı coşkuyu paylaşmanın verdiği onurla onların ellerini öpüyor, onlara sımsıkı sarılarak bu köklü bağın gücünü yaşatıyordu. Gecenin her köşesinde, geçmişin mirası ve geleceğin umudu tek bir kalp gibi atıyordu.

Fener alayının finalinde stadyuma ulaşan kalabalığı, başarılı radyo programcısı Mustafa Karslıoğlu sahnede tüm enerjisiyle karşıladı. Karslıoğlu’nun coşkuyla yankılanan sözleri, halkın içindeki Cumhuriyet sevincini ateşler gibi bir anda büyüttü. Kırmızı-beyaz söylemlerle bezenmiş sahne, cep telefonlarının ışıklarıyla adeta yıldızlarla donatılmış bir gökyüzüne dönüştü. "İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar" marşı o kalabalıkla bütünleştiğinde, her bir notası gönüllerimize işlenerek hafızalarımıza kazındı. O gece, coşkunun doruk noktasında, stadyumu dolduran binlerce insan, Cumhuriyet’e duyduğu bağlılıkla, unutulmaz bir tabloyu geleceğe miras bırakıyordu.

Menderes’in o şanlı Cumhuriyet gecesi, bir ulusun, inançla, aşkla, Cumhuriyet’e bağlılıkla dolup taştığı bir fener alayına dönüşmüştü. Göğsümüzde o tarifsiz gururla, bayramı karşıladık ve Cumhuriyetimize adanmış bu yolda coşkuyla yürüdük. 101 yılın ardında bıraktığımız tüm değerler, tüm fedakârlıklar, Cumhuriyetimize olan sonsuz sevdamızla bu topraklarda ebediyen yaşayacak.