2020 yılında hayatlarımıza girip bir anda tüm dünyayı hareketsiz bırakan, 7 kıtada 8 milyar dünyalıyı evlerine hapseden pandemi süreci sınavlarımızın başlangıcı oldu. Keşifler çağı ile başlayan yaklaş...
2020 yılında hayatlarımıza girip bir anda tüm dünyayı hareketsiz bırakan, 7 kıtada 8 milyar dünyalıyı evlerine hapseden pandemi süreci sınavlarımızın başlangıcı oldu. Keşifler çağı ile başlayan yaklaşık 500 yıllık döngü sonunda, kürenin artık telefi edemediği boyutta kirlilik yaşadığı gerçeğini kabullenmemiz zor oluyor.
Salgın hastalık, mevcut sağlık sisteminin çökmesi, zengine fakire aldırmaksızın devam eden ölümler ve her farklı kesimden insanlığı evlerine hapseden süreç, aslında süre gelen bir takım alışkanlıkların değişmesi gerektiğini açıkça göstermişti. Bu kadarla da kalmadı. Ağzımızı burnumuzu kapatan zorunlu olarak yaşantımıza dahil olan maske, soluduğumuz havanın ne büyük bir kıymet olduğunu anlamayı dikte eder gibi yeni bir öğreti olarak karşımıza çıktı.
Koşullar, hava kirliliği içindeki şehirlerde yaşasak bile, doyasıya nefes almayı solumayı özletti bizlere ve hatta temiz havanın farkında olmadığımız ne büyük bir değer olduğunu yüzümüze vurdu. Çok fazla seyahat etme lüksü olmayanlar için bile özgürce dolaşabilmek gibi basit bir kavram gündeme oturdu. Aynı zamanda hiç farkında olmaksızın kaynaklarını tüketmekte, kirletmekte olduğumuz yerkürenin canlı bir organizma olduğunu hatırladık.
Bilmek anlamak istemeyenler için bile, iklim krizi, küresel ısınma, karbon salımı, dönüşüm gibi kavramlar hakkında düşünmeye zorladı her birimizi. 7 yıl kadar kuraklık ardından bu yıl yağışlar artmış bile görünse, yalnızca bizde değil, hem kuraklıktan hem de dünyamız dört bir yanında sel felaketi şeklinde inen ani, yıkıcı yağışlardan zarar gördük. Sel ile yaşanan can ve mal kayıpları bir yanda, kıtaları kasıp kavuran yangınlar diğer bir yanda, insanoğlunun başka sınavları olarak karşımıza çıktı.
Bununla kalmayıp, depremler, hortumlar, önceden hiç görülmemiş bölgelerde açığa çıkan tsunami dalgaları kaydedilir oldu. Vahşi doğada toplu hayvan ölümleri tespit edildi. Dünya Gıda, Dünya Tarım Örgütü gibi Birleşmiş Milletler çatısı altında yıllardır verileri değerlendiren kuruluşlar, sivil toplum hareketleri, akademisyenler, yaklaşan iklim krizleri hakkında önlem almaya davet ediyorlardı. Bugün aynı bilim insanları, gelişmemiş dünya ülkeleri başta olmak üzere, sağlıklı temiz tatlı su rezervlerine ulaşamadıkları için toplu ölümlerden, toplu göçlerden bahsediyorlar.
Gıda krizi bu ülkeleri aslında çoktan vurmuştu. Ancak şimdi gelişmiş dünya ülkelerini de etkisi altına almaya başlayacak gibi anlaşılıyor. Yüksek enflasyon, artan pahalılık, tedarik zincirinin giderek daha fazla kırılgan olması, ihtiyaç olan pek çok ürünü bulamamaya veyahut astronomik meblağlarda temin etmeye doğru gidiyor. Pandemi varyasyonlarıyla yüzleştiğimiz sınav hızını kesmeden, dünyayı kasıp kavuran yüksek enflasyon ortamına bir de sıcak savaş eklendi.
Eski dünya kıtalarının merkezinde Karadeniz’de çıkan bu musibet, başka bir sınavımıza doğru hızını almış gidiyor. Daha şimdiden çok sayıda masum insanın ölümüne, yerini yurdunu terk etmesine neden oldu. Ancak yakın zamanda, fazlaca zarar vermeden durulacak gibi gözükmüyor.
Çağımızın bayrak yarışına döndürdüğü güç ve hakimiyet savaşları, sonlanması gereken dönemece yaklaşmazdan evvel son bir darbe hazırlığına girmiş gibi. Çok uzun dönemde batının elindeki güç, çok daha zalim ve kural tanımaz şekilde doğuda büyüyen dinamiklerin eline geçecek ve güç savaşları bitmezden önce hepimizin yaşadığı son büyük sınava doğru hepimizi sürükleyecek gibi anlaşılıyor.