Türk Silahlı Kuvvetleri, terör yuvası Kuzey Irak’a “Pençe-Kilit” adıyla yeni bir operasyon başlattı. Mehmetçiklerimizin ayağına taş değmesin. Hainlere karşı Allah onları muzaffer eylesin.
Ülkemiz i...
Türk Silahlı Kuvvetleri, terör yuvası Kuzey Irak’a “Pençe-Kilit” adıyla yeni bir operasyon başlattı. Mehmetçiklerimizin ayağına taş değmesin. Hainlere karşı Allah onları muzaffer eylesin.
Ülkemiz için karakolların basıldığı, onlarca şehit verdiğimiz günler çok gerilerde kaldı. Bölücü terör örgütüne sınırlarımız dahilinde artık nefes dahi aldırılmıyor. Yeni savunma konseptimiz, saldırganı kendi topraklarımızda karşılamak yerine, kaynağında bulup yok etmek. Bu konuda istihbarat örgütümüz MİT başta olmak üzere Silahlı Kuvvetlerimizin tüm unsurları, jandarmamız, hatta Emniyet Genel Müdürlüğümüz’e bağlı özel harekat polislerimiz, canları pahasına mücadele ediyor.
Özellikle FETÖ’nün 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin ardından, ülke yönetiminin ve özellikle de ordunun birçok kademesindeki FETÖ’cülerin temizlenmesi ile bu noktaya gelindi. Hatırlarsanız, 90’lı ve 2000’li yıllarda yine sınırdışı operasyonlar düzenlenir, tam da sonuca ulaşılacağı anda ABD ve bizim dışımızdaki müttefiklerinin telkinleri ile ordumuz gittiği yerden geri çağrılırdı. Ayrıca, operasyonlar önceden terör unsurlarına haber verilir, teröristlerin kaçmasından sonra, dağ-taş boşu boşuna bombalanırdı.
İsrail’in bize verdiği İHA adı verilen Heronlar, sadece gözlem yapar, o da sözde kalırdı. Heronlardan gelen bilgiler filtrelendiği için de hedefler tutmaz, hava harekatları hedefine ulaşmazdı.
Şimdi öyle mi? Çok şükür İHA ve SİHA’ların envai çeşidine sahibiz. Onlar 7 gün 24 saat havalandığında sınırlarımızda kuş uçmuyor. Bölücü teröristler gizlendikleri inlerinden kafalarını bile çıkaramıyor. Hainlerin elebaşıları kaçacak delik arıyor. Görüldükleri yerde ise tepelerine biniliyor.
İHA ve SİHA’larımızın ünü dünyaya yayıldı. Karabağ’ın özgürleştirilmesinde rolleri müthiş oldu. Bugün Ukrayna bile bizden satın aldığı SİHA’ları kullanarak Rusya’yı nerede ise dize getirdi. Dünyanın birçok ülkesi bizden bu silahları almak için sıraya giriyor.
Türkiye İHA ve SİHA teknolojisinde yakaladığı başarıyı, savunma sanayinin diğer alanlarında da gösteriyor. Tanklar, toplar, ATAK helikopterleri, denizde gemiler bir bir envantere alınıyor. ABD, F-35’lerimizi vermeyerek kendi uçağımızı yapmak için hamle yapmamızı sağladı. İlk yerli savaş uçağımızı 2030’da Hava Kuvvetlerimiz’in emrine vereceğiz.
Elbette tüm bunlar dünyanın gözünden kaçmıyor. Ondandır ki, yedi düvel üzerimize geliyor. Füze saldırılarına karşı S-400’leri alarak hava savunmamızı güçlendirmemize bile karışıyorlar. Neden? Çünkü eminim ki ileride bize saldırmayı kafalarına koymuşlar. Yoksa adı üstünde bir savunma sisteminin kime ne zararı olacak ki?
ABD’nin, hemen karşımızda ezeli düşmanımız (bu ifadeyi onlar öyle nitelendirdikleri için kullanıyorum) Yunanistan’da 4 askeri üs kurması ve Yunanlılar’ın yıllardır adaları silahlandırmaya devam etmesi boşuna mı? Hiç zannetmiyorum.
Atalarımız, “Hazır ol cenge, istersen sulhu salah” demişler. Yani barış istiyorsan savaşa hazır ol denilmiş. Bu asla boş bir laf değildir. Türkiye’nin bekası bunları gerektiriyor. Kurulma çalışmalarını sürdürdüğümüz Hava Savunma Sistemimizi tamamladığımızda ben inanıyorum ki, bugün o yolda ilerleyen ülkemiz bölgemizin, yani Orta Doğu’nun süper gücü olacaktır.
Buna iktidarıyla, muhalefetiyle, velhasıl bu ülkeyi canından çok seven tüm insanları ile yürekten inanmamız ve desteklememiz gerekiyor. Şöyle bir etrafımıza baktığımızda yaşananları görüyoruz. Bunlar acı gerçekler, gerisi ise teferruattır…