En düşük ücret olan asgari ücretle geçinenlerin gözü kulağı, ay sonuna doğru açıklanacak olan rakamda. Komisyon, önceki gün ilk toplantısını yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Işıkhan, “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” açıklamasını yinelemiş. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da defalarca, “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” açıklamaları yapmıştı.

Ancak Türkiye’de iki farklı enflasyon var. Birincisi, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi enflasyon rakamları var. İkincisi ise halkın yaşadığı piyasadaki gerçek enflasyon. Bu enflasyonu çeşitli sivil kuruluşlar piyasa verilerine bakarak açıklıyor. Ve her nedense, bu enflasyon açıklanan resmi enflasyonu ikiye katlıyor. Çarşı-pazara çıktığınızda bu gerçeği gözlerinizle görüyor, cüzdanlarınızdan eksilen paralarla yaşıyorsunuz.

Korkarım, bu yıl açıklanacak asgari ücrette de öyle olacak. Zaten komisyonda dengeler işçiden yana değil. Koca koca sendikalar konuşmaya gelince attıklarıyla mangalda kül bırakmıyorlar ama sonunda, kazanan yine işveren tarafı oluyor. Güya hakem olan devlet, ücretlerde adaleti sağlamakta maalesef yetersiz kalıyor. İnşallah bu kez öyle olmaz. Zira, baştan açıklandı ki 2024’de asgari ücret bir kez artırılacak.

Bir de madalyonun diğer tarafına bakmakta yarar var. Bu ülkede ne zaman maaşlara zam yapılacak olsa, mal ve hizmetlere de zam geliyor. Önce devlet, yılbaşında vergilerle harçlara kallavi bir zam yapıyor. Devleti özel sektör izliyor. Asgari ücret, emekli maaşları daha artırılmadan etiketler değişiyor. Sonuçta en düşük maaşı alan ücretlilerin alacakları zam daha ceplerine girmeden eriyip gidiyor. Ne tuhaf değil mi?

Bir kısır döngü böylece sürüp gidiyor. Sanırım bu defa da öyle olacak. Göreceksiniz Aralığın son haftasına girerken, iğneden ipliğe kadar her şey zamlanacak. Böylece asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar, eriyip gidecek. Resmen kuşa dönecek gelirlerle Türk halkı bir yılı daha tamamlamaya çalışacak. Bence devletin, önce piyasalardaki bu kısır döngüyü iyi ve yerinde bir denetimle önlemesi şart. Ama bunu şu ana kadar başaramadığımız kesin. Allah sonumuzu hayreylesin!

ADAY ENFLASYONU

Yerel seçimler yaklaşırken, aday adaylarının öne çıkma yarışı da olanca hızıyla sürüyor. Öncelikle Büyükşehir için kıyasıya bir mücadele var. İstanbul’dan gelen eski Genel Sekreter Buğra Gökce, iddialı. Karşısında, mevcut Başkan Tunç Soyer başta olmak üzere, Genel Başkan Özgür Özel’i desteklemesiyle öne çıkan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay var. Konak Belediye Başkanı Abdül Batur da ciddi birer rakip. Eski tüfekler Tacettin Bayır, Musa Çam, Atila Sertel ve Olgun Atila da Gökce’yi zorlayacaklar.

CHP’nin ilçelerde aday seçimi partiyi bir hayli karışık. Birkaç ilçe hariç, onlarca aday ortaya çıkmış durumda. Buradaki seçim, CHP PM’sini uğraştıracak. Kriter ne olacak? Liyakat mı, torpil mi, yoksa parayı veren düdüğü çalar mı? Bazı adayların, üçüncü kritere dikkat çekmeleri, insana “hala mı ders almadılar” dedirtiyor. Türkiye’nin en köklü partisinde liyakat dışındaki kriterlerin konuşulması çok acı. “Değişim” buysa bu nasıl değişim?

İktidar partisi AK Parti’nin İzmir’de nasıl bir strateji izleyeceği, hala belli değil. Bir kamp söz konusu ve o kampta yol haritası ortaya çıkacak. Temayülü tamamlayan AK Parti, anketlerle nabız yokluyor. Büyükşehir’de Hamza Dağ’ın adı ön plana çıkarken, muhtemel diğer isimler Ceyda Bölünmez Çankırı, Muharrem Kasapoğlu, Mahmut Atilla Kaya. Sürpriz çıkar mı bilemem. Öte yandan AK Partili ilçe belediyelerinde başkanlar yerini koruyacak. Bergama, Menemen, Kiraz, Bayındır ve Kınık garanti. 15 ilçeyi hedefleyen AK Parti’nin CHP karşısında kazanacak adaylarla çıkması şart.