Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin gönderdiği basın bülteninin başlığı dikkatimi çekti. Bir dönem ülkemizin en yoğun kruvaziyer limanı olarak yüzlerce cruise gemisini ağırlayan Kuşadası Limanı’ya il...
Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin gönderdiği basın bülteninin başlığı dikkatimi çekti. Bir dönem ülkemizin en yoğun kruvaziyer limanı olarak yüzlerce cruise gemisini ağırlayan Kuşadası Limanı’ya ilgili basın bülteninde özetle şu bilgiler yer alıyordu: Koronavirüsü insanlığı ve küresel ekonomiyi tehdit ederken, salgın kruvaziyer sektörünün rotalarını da değiştiriyor. Dünyanın önde gelen kruvaziyer hatlarından Norwegian Cruise Line, Uzak Doğu seferlerini iptal ederek, gemilerini Akdeniz’e kaydırma ve Ege Ports Kuşadası Limanı’na 30 ilave sefer koyma kararı aldı.
Deniz Ticaret Odası’nın gönderdiği basın bülteni birçok yayın kuruluşunda noktasına, virgülüne dokunulmadan yayınlandı. Haberi okuyan birçok kişi Türk turizmi için olumlu sayılabilecek bu gelişme karşısında ‘Kuşadası esnafı rahat edecek’ şeklinde tepki vermiştir diye düşünüyorum.
Basın bültenini okuduktan sonra bir süredir Facebook üzerinden turizm ile ilgili yaptığı paylaşımlar nedeniyle takip ettiğim Barış Balcı geldi aklıma. Geçmişte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda proje koordinatörü olarak da görev alan Barış Balcı, ülkemizin sahip çıkamadığı başarılı isimlerden. Şahsi olarak hiçbir tanışıklığım olmayan bu isim turizm pazarlaması, organizasyonu ve yönetimi üzerine yaptığı paylaşımlarla işin nasıl yapılması gerektiğini, nerede hata yapıldığını ve iyi örnekleri de koyarak farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da mustarip olduğu konular arasında yer alan genç beyinlerin yurt dışındaki daha iyi fırsatları değerlendirip farklı ülkelerde görev almalarının en iyi örneklerinden biri de barış Balcı bana göre.
Yunanistan’ın dünyaca ünlü turizm destinasyonu Santorini Adası’nda görev yapan Barış Balcı Avrupa Birliği Turizm ve Ekonomik Kalkınma Projeler Sorumlusu ve Ar-Ge Birim Şefi pozisyonunda.
Türkiye’de turizm pazarlamasının çalgılı çengili turizm fuarlarına katılmak olarak algılandığı günümüzde turizm alanında görev yapan profesyonellerin, yerel yönetimlerin, kalkınma ajanslarının durumunu iyiden iyiye sorgulamama, var olan ve görebildiğim bazı problemlerin arka planında neler olduğunu daha da iyi kavramama sebep olan kişi olarak kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır.
YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Barış Balcı’nın geçen günlerde Yunan adalarında görev yapan turizm kalkınma uzmanlarıyla ilgili yaptığı paylaşım Kuşadası kruvaziyer müjdesi haberinin üzerine bir kez daha okunması gereken, ders alınacak bilgiler içeriyor. Balcı’nın ağzından aktarıyorum: Yunan yetkililer kriz zamanındaki acıyı çok iyi hissettikleri için bir daha o günlere geri dönmek istemezler. Ayrıca kendi insanlarının vasıfsızlıklarını çok yakından gördükleri için de kandaşlarına güvenmezler, bu yüzden adalarda çalışan turizm kalkınma uzmanlarının yüzde 90'ı Yunanistan dışındandır.
İşte bu sebepten bize güvenen insanları rencide etmemek, halkın dişinden tırnağından arttırdığı paralarla aldığımız maaşları kuruşuna kadar hak etmek ve bu insanların geleceğe dair endişe etmemeleri adına her şeyden önce düşünmek ve çalışmak gerekir. Lakin ekonomik krizden yeni çıkmış bir ülkede hata yapma lüksümüz hiç olmadığı için öncelikle diğer yönetimlerin neler yaptığını çok iyi bilmek ve onların hatalarından önemli dersler çıkartmamız gerekir. Bundan 4 yıl önce ülkemizden adalara gelen Türk turist sayısı 700 binken, bu yıl 2 milyonu aşmıştır.
Bu yükselişin özünde yatan tek şey aslında ders çıkartmaktır. Örneğin Çeşme Belediyesine ait Alaçatı'da insanların hoşuna giden cazibe temizliği ve otantikliğidir. Evet, önce bunu şöyle bir alırım, uçuk fiyatlarını ise eksi olarak yazarım. Aydın ve Kuşadası belediyeleri özellikle deniz turizmindeki yanlış yönlendirme hatalarından dolayı ülkenin en çok cruise gemisine ev sahipliği yapmasına rağmen bu sektörden ekonomik bir güç sağlayamaz. Bunun çözümünü de bir kenara yazarım.
Yine Didim'in yanlış turizm politikalarıyla kendinden kaçırdığı lüks yat sahiplerini de şöyle bir not alırım. Bodrum'un çöp sorunu, caddelerin pisliği, alt yapı yetersizliği ve bu yetersizlikten kaynaklanan kanalizasyon kokuları da gelen en yoğun şikayetlerin arasındadır. Yine otorite boşluğundan kaynaklı gıda fiyatlarındaki başıboşluk da insanları soğutan çok önemli bir konudur. Bunları da hemen notlarıma alırım.
Marmaris'in borçsuz bir belediye olması yapılan uygulama iyi bir örnektir. Lakin özellikle turizm camiasının şikayetçi olduğu bozuk yolları hanesine bir eksidir yine hemen notumu yazarım. Fethiye'nin yanlış personel seçiminden kaynaklı hem tarihi ve kültürel hem de coğrafi konumunun doğru kullanılamaması da çok büyük bir hatadır. Nitekim bunu da büyük harflerle yazarım. Sonuçta marka bir kent yaratmak istiyorsak bütün bu belediyelerin hatalarını tek tek düzeltip ortaya tek bir nadide kent çıkartmamız gerekir...
İşte alınan o derslerden çıkartılan kent Santorini'dir. Çünkü burada bu hataların hiçbirini göremezsiniz.
Eğer dünyanın her yerinden insanları kendisine çeken tertemiz, huzur dolu ve sorunsuz bir kent yaratmak istiyorsanız önce adamcılığı bırakıp liyakatı esas almanız gerekir. Unutmayın ki belediyeler iş ve işçi bulma kurumu değildir. Size güvenoyu vererek seçen ve alın terini maaş olarak veren halka teşekkür mahiyetindeki bir hizmet kapısıdır. Liyakatsiz olmak ise bu insanları kapınızdan geri çevirmektir. Kendiniz ve kentiniz için kimsenin gözünün yaşına bakmayın, adamcılığı bırakın. Çünkü bir kişinin işsiz kalması binlerce kişinin aç kalmasından çok daha iyidir.