Bir süredir terapilerden sızanlar köşesi yapmıyormuşuz, hemen bir tane yapalım!
Geçtiğimiz haftaların tatlı seansları, farkındalıklar, üzüntüler, yüksek çıkışlar, en derin batışlar ve daha niceleriyl...
Bir süredir terapilerden sızanlar köşesi yapmıyormuşuz, hemen bir tane yapalım!
Geçtiğimiz haftaların tatlı seansları, farkındalıklar, üzüntüler, yüksek çıkışlar, en derin batışlar ve daha niceleriyle geçti. Hani bazen çok sıkılırsınız ve kalkıp bir yerleri toplamak istersiniz ya, bende böyle oluyor, bazı görüşmelerde de ekrandan içeri girip karşımdaki kişinin zihnini temizlemek, yenileriyle değiştirmek istiyorum. E insanım, isteyeceğim tabi ki, yapamıyor olmam bir şey değiştirmiyor.
Geçtiğimiz günlerde oturumlarda birkaç defa rahatça duyguları dile getirmenin insanlar üzerindeki etkisini görme fırsatım oldu. Bir şey yaşıyorsunuz ama, ne hissettiğinizi bilmiyorsunuz, bu şey herhangi bir duyguya benziyor-ayıklayamıyorsunuz. Anlattıkça çözülüyor, belirli bir duygunun şekli çıkıyor ortaya, ve işte orada! Merkezi duygunuzla tanıştığınızda mesele artık rahatlamış bir hale gelmeye başlıyor. Çünkü ne olduğunu bilirsek daha iyi baş edebiliriz değil mi?
Bu şey bir üzüntü olabilir, hayal kırıklığı, öfke, pişmanlık, suçluluk. Saydığım duyguların hepsi iç içe geçmeye çok müsait ve insanı çok sıkıştırma potansiyeli olan duygular. Dikkat etmekte fayda var..
Duygusal çözülmeler köşesini dönünce her zamankinden bir demet kabullenmeler karşılıyor bizi. Ne güçlü kelime! Kabullenme..
Hadi bir başkasının durumunu kabul ettiniz. Eşinizin, çocuğunuzun, yakın arkadaşınızın durumlarını, yaşadıklarını anladınız. Tavsiyeler verdiniz mis gibi. Oldukça da işe yaradı. Çünkü hepsi muhteşem tavsiyelerdi! Peki kendi kendimizde olanı, ‘yahu bende şöyle bir durum var’ demeyi hem de bunu rahatlıkla söylemeyi ne zaman çözeriz sizce?
Bazılarımızın kendine duvarları o kadar yüksek ki bunları duymak bile istemiyoruz. Bir kısmımız bu yazıyı çoktan terk etti. Bir kısmımız duyarsızca okuyup geçiyor. Üzerine düşenler bugün bunu beş dakika düşünecek-muhtemelen tuvalette ya da yemek yaparken.
Evet, ne olacak kabul edince? Adı gibi güçlü bir değişiklik yaratacak mı?
Bence yaratmayacak. Sadece bir sonraki adıma, bu adım sizin için her ne ise, ona geçmenizi kolaylaştıracak. Örneğin, biriyle aranız bozuk ise, ilişkiniz karmaşık bir yapı aldıysa, öncelikle bunu anlamanız gerekir. ‘Evet, aramızda şu neden yüzünden şöyle bir sıkıntı var’ boşlukları doldurun. Ve aranızda ne olduğunu gerçekten fark edin. Ya da kaygısal bir durum yaşıyorsunuz mesela. Kendinize bunun kaygılardan doğan bir üretim olduğunu anlatın, kaygınızı kabul edin. Bir sonraki rahatlatma adımı buradan geçiyor çünkü.
Bu mesele sizin kendinize de o güzel tavsiyelerden verebilmeniz ve kendinizi dinleyebilmeniz için terapilerden sızdırıldı.
İyi denemeler!