Diktatör Salazar’ın Portekiz’i 3 F ile yönetilirdi bir zamanlar. Milyonların tutkusu futbol, çok sevilen halk müziği Fado ve Katoliklerin hac noktalarından Fatima. Bu bilgiye her yerde ulaşamazsınız çünkü bunu İspanya’nın diktatörü Franco’ya uyarlayanlar da vardır. Fatima yerine Fiesta’yı koyarak. Üç F Estado Novo rejimini yıkan Karanfil Devrimi’nin ardından Salazar’ın meşrutiyetinin ana dayanağı olarak kabul edilir. Bunları neden yazdım. Günümüz Türkiyesi’nin futbol anlayışının Salazar’ın Portekizi’nden ne farkı var. El alemin yabancısı geldi, ‘Türk futbolu izlenmiyor. Türk Ligi o kadar da kaliteli değil’ dedi. Aman Allahım, sanki dünyanın sayılı liglerinden birine sahipmişiz gibi başladı veryansınlar. Hatta daha da ileri gidildi, üç büyüklerden birinin kalesini koruyan Uruguaylı da tartışmaya dahil oldu ne hikmetse.
MARKA DEĞERİ
Türk Ligi’nin marka değerini korumak Şampiyonlar Ligi’nden elendikten sonra rakip futbolcuyu tekmeleyen centilmenlik timsali Uruguaylı’ya kalmış gibi. Yahu tuz koktu. Futbolu yönete(meye)nler futbol federasyonunun başındakiler sık sık değişti, Türkiye liginin ve hakemlerin kalitesinde bir değişiklik olmadı. Hatta daha da aşağılara düştü. Üzerine bir de takımları takip eden halka objektif haber vermesi gerekirken o takımın borazanlığını yapan spor muhabirleri ve köşe yazarlarını da koyun. Alın size lig çorbası. Yahu güzel kardeşim, ben senden sakatlanan oyuncunun ne zaman sahalara döneceğini, teknik direktörün önümüzdeki maçlarda uygulayacağı sistemin değişip değişmeyeceğini, devre arasında yeni transferlerle takviye yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istiyorum. Kulüp sözcüsü gibi davranarak diğer takımın teknik direktörüne ya da yöneticisine cevap vermeni beklemiyorum ki. Adı lazım değil spor radyolarından birini dinliyorum. Aslancık taraftarı pardon muhabiri bir meslektaşım (maalesef) takımdaki gelişmeler yerine kaosla beslenen memleketimin taraftarlarına kinlerini tazeleyecek, bıçaklarını bileyecek yeni doneler sunuyor. Daha birkaç yıl öncesine kadar sırf üzerinde tuttuğu takımın forması var diye öldürülen gencecik çocuklarımızı unutmadık. Bir deplasman dönüşü bir takımın otobüsüne yapılan silahlı saldırıyı unutmadık. Kayseri ve Sivasspor takımları arasındaki maçta 1967 yılında çıkan ve 43 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı rezaleti unutmadık. Hele ki sosyal medyada futbolda etik raconları kesenlerin yasadışı bahis şirketi nedeniyle arandıklarını söylemeye ise gerek bile yok. Bir lafım da futbolu hayatın doğal akışından çıkararak hayatın merkezi haline getiren özürlülere. Çoluğunun çocuğunun geçimini tuttuğun takım mı sağlıyor be gereksiz insan. Aileni ikinci plana atmaya devam ettiğinde ilgilenecek bir aile de bulamayacaksın. Bırakın futbol hayatınızda sadece bir renk olarak kalsın. Seyredin, keyfinize bakın, kimseyi bir spor branşı yüzünden üzmeyin.