AK Parti iktidarıyla birlikte Sağlıkta Dönüşüm adı altında yapılan köklü değişiklikler ile sağlık sistemimiz içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Sevk zinciri getireceğiz diyerek getirilen aile hekimliği sistemiyle getirilmeyen sevk zinciri. Vatandaş memnun olsun diye acil vakalara gitmesi gereken 112 acil sağlık ambulanslarımızın, acil vakaların dışında her türlü vakaya gitmeleri.

Sadece birileri para kazansın diye, yapılan şehir hastaneleri. Aşı üretmekteyken kapatılan hıfzıssıhhalar. SSK’ya ait olan ilaç fabrikasının kapatılması.
Bu saydıklarımızın yanında 2011 yılından bu yana liyakatten uzak sözleşmeli yöneticilik ile yönetilen sağlık kurumlarımız. Sözleşmeli yöneticilik ile birlikte, tek referansın siyaset olmasıyla siyasilerin oyuncağı haline gelen yöneticilerimiz, siyasetin baskısıyla hemen her konuda işlerine karışılmasıyla, sağlık sistemi içinden çıkılmaz bir hal aldı denilebilir. Zaman zaman, Sağlık Bakanlığı’ndan eski yönetim şekline dönüş sinyalleri alsak da, maalesef bir ilerleme yok. Neden derseniz liyakatle yönetici olan bir sağlık müdürüne, başhekime, müdüre siyasetin etki edemeyeceğini en iyi bilenler siyasiler olduğu için. 

Hiç unutmam; 

Zamanın birinde, daha sözleşmeli yöneticilik bile yokken bir milletvekilimize hitaben; “Sayın vekilim, sağlık müdürlerimiz başta olmak üzere pek çok başhekim, müdür, vekaleten görev yapıyorlar. Bu arkadaşların kadrolarını versek, arkadaşlarımız daha rahat çalışırlar” dediğimde, milletvekilimizin cevabı;  “Ahmet Bey neden kadro verelim? Kadrosunu veriyorsun, görevden alıyorsun, mahkemeye gidiyor, geri dönüyor ve bir şey yaptıramıyorsun. Oysa vekâleten görev yaptığında ipler senin elinde. İstediğin zaman görevden al” demişti. 

MİLLİ MENFAAT

Bizim için önemli olan bürokratlarımızın, devletin milletin menfaatlerini korumasıdır. Ancak, siyasilerin derdi ise, bürokratlar bizim emrimize amade olsun. Ne istersek yapsınlar. Sözleşmeli yöneticilik ile de, tam siyasilerin istediği gibi oldu maalesef. Hastanede çalışan temizlik görevlisinin bile, çalışacağı yeri bir siyasi parti belirliyorsa, vay halimize ki, maalesef belirliyor.

Eğer amaç devletin milletin malını korumak ise, Sağlık Bakanlığı’nın acilen sözleşmeli yöneticilikten vazgeçerek, kadrolu sağlık müdürleri, başhekimler müdürler olmalı. 2011 yılından bu yana sözleşmeli yöneticilikle birlikte liyakatsiz atamalar, mutlu bir azınlık yaratılmış olup, etkin ve nitelikli hizmet sunumuna hiç bir katkı sağlanmamıştır. 

Sözleşmeli yöneticilik modeli pek sorun yaşanmış ve yaşanmaktadır. Sözleşmeli yöneticilik modeli ile sağlığın yönetilemeyeceğini geçtiğimiz 12 yılda kötü tecrübeyle öğrendik.  Ve gün geçtikçe artan sorunların üstesinden gelmenin kolay olmayacağı da ortadadır. Eğer Sağlık Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda yapılması muhtemel düzenleme ile, ehliyet ve liyakat ölçülerinin esas alınması hedeflenirse sağlıklı bir yapı oluşturulabilir. Bu güne kadar sözleşmeli idareci atama usulü ile göreve getirilen bürokratlarımıza ne yazık ki siyaset, gerektiği şekilde idarecilik yapmalarına izin verilmemiştir. Devlete millete hizmet ikinci plana atılmış,  pek çok bürokratımız atanmalarına referans olanların adeta hizmetkârı olmuşlardır. Bir an önce, yönetici atamalarının siyasetçilerin müdahalesinden arındırılacak şekilde sınavla yapılması, liyakatsiz idarecilerin atanmasının önüne geçilmesi elzemdir. Eskiden olduğu gibi, güçlü bir denetim mekanizmasını oluşturulmak sureti ile, sağlık müdürü, sağlık müdür yardımcısı, şube müdürü, şef, memur hiyerarşisine uygun bir yönetim modeline geçilmesinde büyük fayda olacaktır.