Göktürk’le okul yolu epey sohbetli geçiyor. Duyan katılıyor, her gün konuğumuz değişiyor. Konu başka eğlence gırla… Dün sabah bir eğitimci karıştı sohbetimize. Göktürk...
Göktürk’le okul yolu epey sohbetli geçiyor. Duyan katılıyor, her gün konuğumuz değişiyor. Konu başka eğlence gırla… Dün sabah bir eğitimci karıştı sohbetimize. Göktürk’e ve bana önerilerde bulundu. Ben de dinleyip onayladım. Anne ve baba olarak hemen hemen hepsini yapıyorduk söylediklerinin aslında; ama dinlemek güzeldi, niyeti iyiydi. Sohbetin devamında “Pulsuz dilekçeyi oku, buzdolabına as” dedi. Buna kayıtsız kalamadım. Gülümsedim ve okuduğumu söyledim. Gülüştük, sohbet sürdü, sonra vedalaştık. Yollar ayrıldı ama kendisini eğitim uzmanı olarak tanıtan beyefendi, günün kahramanı olarak aklımda yer etti.Neden mi? Benim taa ortaokul sıralarında okuduğum o müthiş eseri hatırlattığı için. Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun muhteşem yazısını, Türkçe öğretmenimin okuduğu andaki, hak verişimi, bizi, çocukları anlayışına hayran oluşumu hatırlıyorum. Yazı bir yana, hissettirdikleri bile aklımdaydı! Ama beyefendi haklıydı, çocuk olarak okumuştum. Şimdi roller değişmişti. Öyleyse, Türk çocuk psikiyatrisinin babası sayılan Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun 1982 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan “Çocuk ruh sağlığı: Çocuğun kişilik gelişimi, yetiştirilmesi ve ruhsal sorunları” kitabından, çocukluğumuza dokunan ve ebeveynliğimize yol gösterecek efsane yazıyı hatırlatmak isterim:
PULSUZ DİLEKÇE
Sevgili anneciğim, babacığım;Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.Sevgiler,Çocuğunuz. Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu Hoca’yı saygı ve rahmetle anıyor, bu güzel cümlelerin kulağımıza küpe olmasını umuyorum.#Pulsuz dilekçe #Atalay Yörükoğlu #çocuk psikolojisi