Sirenler eşliğinde saygı duruşuna geçen milyonlar ve durdurulamayan gözyaşları... 

Meydanlar, sokaklar, caddeler, balkonlar... Tüm şehirde hayatın durduğu yegane saygı anı. 

Her yıl ister istemez şunu düşünüyor insan, bu kadar çokuz madem, bu kadar takipçisiyiz devrimlerin, bekçisiyiz cumhuriyetin; bunca çirkinlik nasıl köklendi de yükseldi içimizde? Nasıl müdahale edemedik, "Yeter!" diyemedik olan bitene?

Az mı kaldık, sessiz mi kaldık, rol mü yaptık? Hani vatanını en çok seven işini en iyi yapandı? 10 Kasımlarda gözyaşlarımızı silip işe döndüğümüzde hak yemeye utanmadık mı? 

İşçiyi açlık sınırında çalıştıran patron utandı mı, zina yaparken yakalanan imam utandı mı, 30 sabıka kaydı olanları sokaklara salıverenler utandı mı, çeteleri çökerten şerefli savcıları dışlayanlar utandı mı, görev süresince idaresi altında binbir rezalet patlak veren bakanlar utandı mı, kadın cinayetlerine gerekli cezayı vermeyen hakim utandı mı, çocuğa inanmayan avukat utandı mı, utanmadılar, utanmazlar!

Bu kadar kötülüğün içinde nasıl vatanseveriz biz? Herkes bu kadar başı dik Atatürkçüyse ülke neden bu halde? "E ağlayanlar onlar değil" demeyin hiç. O halde ağlayanlar da ya ses çıkarmıyor ya da rol yapıyor.

Her yerde aynı videolar. Haber bültenlerinin hüzünlü kurguları yetmiyor artık. Yere batsın göstermelik Atatürkçülüğünüz! Bu ülkenin kurtarıcısı, kurucusu için nasıl ağladığımızı değil, onun izinde ne yaptığımızı anlatma zamanıdır şimdi.

10 Kasımlar "en çok kim ağladı" yarışı değil, bayrağı Mustafa Kemal Atatürk'ten devralanların göğsündeki mücadele ateşidir.