Son günlerde haberlerde izlemeye başladığımız kadın cinayetlerindeki artış ve onun yanında her önüne gelenin her yerde güç gösterisi ve insanlara saldırmaları, vurmak, kırmak, hastanede doktora, sağlıkçıya, okulda öğretmene saldırmak, maddi manevi zarar vermeleri film izler gibi izliyoruz. Bir de bunlara okullarda akran zorbalıkları ortaya çıkmaya başladı. Büyük yaştaki kızlar bile küçük yaştaki kız öğrencileri saç baş dövüyor…
Tabi şimdi yazacaklarımın iyi okunmasını ve insanların şapkalarını önlerine koyup iyi düşünmesini istiyorum. Acaba kanunlar mı yetersiz? Yoksa istediğimi yapar sonra adaletten denetimli serbestlikle kurtulurum mu? Bunun anlamı hukukun yetersiz kalması mı?
Yukarıda yazdığım gibi şiddet, güç gösterisi, ezmek, kırmak, hor görmek, küçümsemek, önemsememek, gibi sözlü veya fiziki kaba kuvveti, kullanarak, birilerine karşı psikolojik baskı yapmak. Tüm bunların karşılığını “şiddettir.” Orantısız güç, ekonomik veya fiziki güce dayalı üstünlüğü, karşı tarafı etkisizleştirecek derecede baskılamak mı? Birilerini ki bu birileri, bir kadın, bir çocuk, bir hayvan da olabiliyor…
Sorun, güç sarhoşu olmaktır. Hatta ülkeler arasında bile, güç gösterisi, kaba kuvvet vardır. Bu kaba kuvvet kendini, ekonomik, ya da fiziksel saldırı şeklinde gösterilebiliyor. Günümüzün en yeni, en sıcak örneğine, ABD ve AB ülkelerini arakasına alan İsrail ve Filistin arasında yaşanan, dengesiz güç etkisi ile katliama tanık oluyoruz…
Birileri itiraz ediyor, ses vermeye çalışıyor, ama bir yandan da insanlık dramı devam ediyor. Yaşanan insanlık dramını lanetlemekten ve bu sorunun kısa sürede kalıcı olarak sonlanmasını istemekten başka bir şey yapılamıyor. Kadına, çocuklara, hayvanlara şiddet içinde olduğumuz gözler önünde kötü örneklerini yaşamaya devam ediyoruz…
Bazı özel günlerde olduğu gibi, gündeme geliyor, sonra unutuluyor. Yaşandığı yerde, yaşananların utançlığı kalıyor ve devam edip gidiyor.
Bazılarının, duyulmadığı, bilinmediği için şimdilik konuşulmuyor.
İnsana saygının, hayvana, canlıya saygının yitip gittiği bir dönede yaşıyoruz. Konu her ne olursa olsun, hiçbir canlı, hiçbir insan gerek sözlü, gerek fiziki güçle veya ekonomik imkânla küçük düşürülmemelidir…
Elbette yasalar, kanunlar, koruyucu olmalıdır. Ama bunun bir başka tarafı, hatta tarafları daha var. Ve en acı, en kötü tarafı, bu cehalet, cesaret ve bundan dolayı duyulmayan utançtır... Bu cehaletin sebebi ne olabilir. Eğitimsizlik mi?
Eğitim mi diyeceğiz? eminin pek çok insan bu konunun eğitimle ilgili olduğunu düşünüyor. Ama Doktor’da, Eğitimlisi de bazen yapabiliyor. Bana göre mutlaka etkisi var ama peki, eğitimse tahsillilerde neden kadına şiddet artıyor. Ekonomik sebepler mi? Eşler arasında büyük bir konuyu etkinleştiriyor. Ama tek başına bir sebep olarak gösterilmemelidir. Bir hayvana veya canlıya eziyet etmenin, neresini ekonomik sorunlarla bağdaştırabiliriz?
İkinci bir görüş ise, cesaret. Kuvvet, kabadayılıkla üstünlük kurmak mı? Bu davranışa eğilim göstermenin cesareti nereden geliyordur?
Yapanın yanına kar kaldığı, Adliyeden denetimli serbestlikle serbest kalması inancı mı?
Yasaların yetersizliği mi, şiddete maruz kalanının sessizliği mi?
Toplumsal tepkisizlik, normalleştirme, sıradanlaştırma mı?
Nedir, şiddeti uygulayanın, yasalar tarafından tekrar eşinin yanına gönderilmesi mi?
Bir sebebi olmalı. Hepsini geçtim, Türkiye’ye toplumuna yakışmayan görüntüler. Hala bunları aşamamış, bir toplum içerisinde sesiz kalınması ise çok üzücü bir durumu gösteriyor…