Ne harika şey şu internet. Takip ettiğim haber-bilgi sitelerinden Postmodern'de '29 Kasım, tarihte bugün' e dair şahane bir bilgiye denk geldim. 

Biraz araştırınca İzmir'de yaşanan karı koca anlaşmazlığının, tüm kadınların kariyer yolunu açtığını öğrendim. 
Haydi Çatlak Zemin'den Filiz Karakuş'un verdiği bilgilere birlikte göz atalım:

4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren 743 sayılı Medeni Kanun’un 159. maddesi, evli bir kadının ancak koca izniyle bir iş ve sanatla iştigal edebileceğine hükmediyordu. Kocanın izin vermemesi halinde kadın mahkemeye başvurabiliyor, mahkeme kadının çalışmasının aile birliğine zarar vermediğine ikna olursa çalışma iznini veriyordu.

İzmir’de, kocasının izniyle turistik yerlerde çalışan bir kadın halk türküleri sanatçısının hukuki girişimiyle konuyu gündeme taşıdı. Kadın, kocanın kendisini istismar ettiği gerekçesiyle boşanma davası açınca; koca da hemen kadına verdiği çalışma iznini iptal etti.

Bunun üzerine kadın, 14 Nisan 1990 tarihinde hem mahkemeden çalışma iznini almak hem de koca iznini zorunlu kılan 159. maddenin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle dava açtı. Dava dilekçesinde bu madde ile erkeğe ayrıcalık tanındığını, cinsiyeti dolayısıyla kadının kocaya köle yapıldığını ileri sürdü. İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi, bu savların ciddi olduğu kanısına vararak Medeni Kanun’un 159. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

159. maddenin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesi üzerine, İstanbul’daki feminist kadınlar Ağustos 1990’da bir imza kampanyası başlattılar. 23-24-25 Ağustos tarihlerinde Ortaköy, Salacak ve Moda’da stant açılarak imza toplandı ve toplam 5000 bildiri dağıtıldı. Toplanan 2500 imzalı dilekçe 16 Eylül 1990 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi.

Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu değerlendirdi ve 29 Kasım 1990 tarihinde 159. maddeyi iptal etti.

Yasal olarak bir engel yok; evet. Kadınlar eşlerinden izin de istemiyor; ancak ailenin çalışma hayatına uyumlanması hala yetersiz.

Geleneksel olarak "evin tüm yükü" ve "çocukların bakımı" kadının görevi olarak görülüyor. Daha fenası, "Kadın çalışsın" diye bas bas bağıranlar işe almadan "Çocuk düşünüyor musun?" diye soruyor, hamileleri işten çıkarıyor, kreş imkanı sunmuyor. 

Devlet okulları 3 yaş altını kabul etmiyor, özel kreşler asgari ücretlinin maaşının yarısını bakıcılar ise asgari ücret istiyor. Kadın ya az bir maaş ve sigorta için çalışıyor ya da çalışmamayı tercih ediyor. 

29 Kasım'ları, kadın mücadelesi adına gündeme getirebiliriz; ama mücadelenin bitmediğini söylemeliyiz. Ne dersiniz?