Pandemide üçüncü piki yaşadığımız günlerde kısmi yasakların yeniden başlamasıyla birlikte herkesin kafası yeniden karıştı.
Pandeminin Türkiye’ye giriş yaptığı Mart 2020’den bu yana tam kapanma, yen...
Pandemide üçüncü piki yaşadığımız günlerde kısmi yasakların yeniden başlamasıyla birlikte herkesin kafası yeniden karıştı.
Pandeminin Türkiye’ye giriş yaptığı Mart 2020’den bu yana tam kapanma, yeni sosyalleşme gibi isimlerle ifade edilen kapanma süreçleriyle ilgili Bilim Kurulu‘nun önerisi ve Sağlık Bakanlığı’nın tespitlerinin ardından İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle sürdürülmeye çalışan süreçte vatandaşlar hangi saatte sokağa çıkabileceği, marketlerin kaçta açık olacağı, şehirlerarası yolculukların nasıl yapılacağı gibi en temel soruların yanıtlarını bile almakta zorlanınca vatandaşlar kendi imkanlarıyla tablolar oluşturdu. Bu tablolar zaman zaman ‘Zaytung’ benzeri haberlere dönüştü, bazen güldük, bazen de şaşırdık.
Türkiye salgın yönetimi konusunda ilk zamanlarda dünyaya en başarılı ülkeler arasında gösterilirken geldiğimiz noktada en riskli ülkelerden birine dönüştü. Turizmi salgına kurban etmeme politikası ve bir türlü gelmeyen tam kapanma süreçleri her 3 ayda bir yeni piklerin yaşanmasına neden oldu.
Bu durumdan en çok etkilenenlerin başında ise esnaflar geliyor. Her yeni kapanmada ilk neşter vurulan kesim restoran, kafe ve lokantalar olurken içkili eğlence mekanları başta olmak üzere binlerce insanın istihdam edildiği sektörlerde hala hareket yok.
Kısa çalışma ödeneğinin sona erdiğinin duyurulmasının ardından gelen taleplere istinaden yeniden başlatılan kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı ise 3 ay daha uzatıldı. Üç ay sonra ise neler yaşanacağının garantisini kimse veremiyor.
Yoksulluk Türkiye’nin tartışmasız en büyük derdi. Geçtiğimiz günlerde Bostanlı sahile çıkıp biraz güneş biraz da temiz hava almak için kendimi çimlere bıraktım. Yanıma gelen genç bir arkadaşımız Türkiye’nin mevcut durumu ile ilgili bir ankete katılmak isteyip istemediğimi sorunca ben de kendi fikirlerimin bir araştırmada yer almasını istemem sebebiyle seve seve kabul ettim.
EN BÜYÜK SORUN
IPSOS Araştırma şirketi adına yapılan ankette sorulan sorulardan bazıları şu şekilde: Türkiye’nin mevcut en büyük sorunu nedir, ailenizin (hanenizin) en büyük sorunu nedir, bu pazar bir seçim olsa hangi siyasi partiye oy verirsiniz, mevcut hükümeti başarılı buluyor musunuz, son genel seçimlerde hangi siyasi partiye oy verdiniz, kendinizi en yakın hissettiğiniz siyasetçi kim, cumhurbaşkanı adayı olarak kimi görmek istersiniz?
Kendi soru-cevap deneyimimden yola çıkarak bu soruların büyük çoğunluğundan çıkacak tespitin ülkenin ciddi anlamda yoksullaşması ve insanların gelecek konusunda kaygı duyması olduğu kesin. Türkiye’de salgın şeffaf bir şekilde yönetilmiyor maalesef. Bazı ülkelerle karşılaştırıldığında aşılama ve sağlık sisteminde iyi olarak görünsek de adım atılacak çok sayıda konu var. Bu sürecin hafiflemeye başladığı günlerde de muhalefetin de baskısıyla ülkemiz erken seçime gidecek gibi görünüyor.