Konu, 50 den fazla soruşturma dosyası ile Başkent’te karşımıza çıktı. Geçtiğimiz günlerde gündeme damgasını vuran Mansur Yavaş, Ankara’da geçmiş dönem yönetimlere ait, hazırlığı bilirkişilerce aylardı...
Konu, 50 den fazla soruşturma dosyası ile Başkent’te karşımıza çıktı. Geçtiğimiz günlerde gündeme damgasını vuran Mansur Yavaş, Ankara’da geçmiş dönem yönetimlere ait, hazırlığı bilirkişilerce aylardır devam eden dosyaların da art arda Savcılığa İntikal edeceğini açıklayarak ilk Suç Duyurusunu yaptı. Geçmiş dönemde KAMU ZARARINA yol açan yönetim ve ilgili sorumlular hakkında soruşturma başlattı. Yaşadığımız şehir “İzmir tarihinde” böyle bir VAK’A yaşanmamıştır!
İzmir Büyükşehir ve ilçe Belediyelerinde geçmiş dönemde görev veya kamu zararına neden olmuş GERİYE DÖNÜK hiçbir soruşturma açılmamıştır. Bunun açıklaması siyasi ve ideolojik gerekçelerle kabaca izah edilmeye kalkılırsa, İzmir içine düştüğü kısır döngüden hiçbir zaman kurtulamaz. Zaten izah bu kadar basit değildir. İzmir yakın tarihi 84-89 ANAP yönetimi, Burhan Özfatura, 89-94 DSP Çakmur yönetimi, 94-99 DYP Özfatura, 99-2004 DSP Priştina, 2004- CHP Priştina – Kocaoğlu şeklinde ülke siyasi seyri dışında, ancak yerel STATÜKO dahilinde, silsilenin değişken devamlılığı şekliyle karşımıza çıkar. Kendi ezberine devam eden, ülke genelinde ezber bozan İzmir yönetimleri İzmirlilere göre ayrıcalıktır. İlçeler dönemlere göre çok farklar göstermiş, tamamen zıt görüşlerin yönetimleri arasında el değiştirmiştir. İzmir’de Değişmeyen tek unsur, halktan Devlet kadar vergi toplayan yerel idarelerin, Kamu zararı, israf ekonomisi üzerine herhangi elle tutulur çalışma yapmamış olmasıdır.
Son Mahalli seçimler ardından Sayın Kılıçdaroğlu’nun “10 Temel İlke” başlığıyla, ülke tarihinde çok uzun yıllar sonra ilk kez bu denli çok Belediye kazanmasıyla yayınladığı genelgenin ilk 2 maddesi yerel yönetimlerce anlaşılamamış olmalı... Ya da bu genelgeyi anlayan ve dikkate alan tek kişinin Mansur Yavaş olduğu düşünülmelidir.
İncelenirse, 10 temel ilkenin ilk iki maddesi konunun özetini oluşturur ki; kabaca, geçmiş dönemlere karşı yıpratıcı değil, pozitif ve kucaklayıcı olunması, DEVR-İ SABIK yaratılmaması, yani suçlayan ve karalayan bir tutumdan kaçınılması telkin edilmiştir.
Ancak elbet ki YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜK İLE MÜCADELE GÖREVİ kapsamında, geçmişe yönelik hesap sormanın kaçınılmaz olacağı hallerde, duygusal ve ideolojik tavrın hata olacağı, haklılığa, hukuka ve kesin kanıtlara dayalı, YETKİN VE UZMAN KİŞİLER DENETİMLERİNE başvurularak, yargıya gidilmesi önerilmiştir. Sayın Yavaş’ın bu yolu kullanması, 50 den fazla soruşturma dosyasını Bilirkişiler nezdinde hazırlaması ve yargıya intikal ettirmesinin başlıca çıkış noktası şahsen bir hukukçu olmasından öte, Belediyesini çok büyük borçlarla, beş parasız devralmış olmasıdır.
Bu açıdan İzmir özeline dönersek, Konak ilçesi hariç İzmir 29 ilçesinin çok büyük borçlarla, kasaları tamamıyla boşaltılmış olarak, yeni döneme girdiği rahatlıkla görülebilir. Yine de hal böyle iken, Sayın Kılıçdaroğlu’nun belediyelerine uyarıları, Devr-i Sabık yaratmama yani geçmiş ile hesaplaşmama noktasında kalmış, yolsuzluk, haksızlık, talan ve israf kültürü İZMİRİMİZ’DE değişmezliğini, dokunulmazlığını korumuştur!