İmara dair o kadar çok hatamız söz konusu ki, nereden başlamalı bilmiyorum. Şehir planlamalarındaki hayati arızalarımızı önceki iki makalede derlemeye çabaladım. İnşaatların kalitesi, ruhsat, izin ve...

İmara dair o kadar çok hatamız söz konusu ki, nereden başlamalı bilmiyorum. Şehir planlamalarındaki hayati arızalarımızı önceki iki makalede derlemeye çabaladım. İnşaatların kalitesi, ruhsat, izin ve onay aşaması, denetimi esnasında devam eden arazlar, asrın felaketi aşamasında çokça gündeme getirildi. Ruhsatına aykırı binalardan sorumlu müteahhitler gözaltına alındı. Göz altılar ve soruşturmalar sürüyor. Ancak yapı denetim ve bu kısmın sorumluları hakkında fazlaca ses seda çıkmadı. Yapı denetimin bir bölümünün özel şirketlere, bir kısmının belediyelere ait olduğu biliniyor. Diğer yanda, konuştuğumuz ruhsatlı, yani yasal yollardan üretimi yapılmış yapılar. Diğer tarafta, tamamıyla kaçak olarak inşa edilmekte olan bir o kadar yapı stoku mevcut. İnsanlar neden kaçak yapı inşa ediyor? Neden yapısını illegal yoldan yapmak zorunda kalıyor? Sorularına da ışık tutmak gerekir. Bildiğiniz gibi çok sayıda araştırma yazısı yazarak, turizm imarlı alanlarda, turistik tesis inşaat ruhsatı alarak konut üreten, rezidans adıyla bilinen yapıların mevzuat bakımından arızalarına dikkat çekmeye çabaladım. Turizm tesis yapıyorum diyerek, yasaya karşı oyun oynandığını, bazılarında teşvik kullanıldığını, yalnızca turizm sektörünün gelişimine ayrılmış bölgelerin bu vesileyle konutlaştığı ve yine yalnızca turizmi geliştirme amacıyla verilen devlet teşviklerinin rezidans konut imalatçıları menfaatine heba edildiğini çok kez dile getirmiştim. Hatay’da depremde çöken rezidans yepyeni bir proje olarak, oldukça yüksek fiyatlarla satılmış lüks konutların dahi, kalitesiz inşaatları ile ne kadar emniyetsiz olarak inşa edilmiş olabileceği gerçeğini gözler önüne serdi. Umuyorum ki bu acı tecrübeler, tüm boyutları ile incelenip, rezidans yapılaşması ve toplumda arz oluşturan rezidans talebini makul şekilde değerlendirmemize vesile olsun. Rezidans yapılarının hem turizm açısından, hem de imar açısından aykırılıklarının giderilmesi gereği açıktır. Turizm alanlarında turizm için inşa edilmiş yüzbinlerce yapı konut olarak kullanılmaktadır. Bunlar tek tapu içinde hissedarlar gibi gösterilmiş, çoğu kat irtifakı kurabilmek için, 2018 yılında çıkan İmar Barışından faydalanarak yapı kayıt belgesi almıştır. Yani bizler sürekli olarak yasaların etrafında dolanmak, yasaya karşı hile yapmak yönünde bir eğilim içerisindeyiz. İster lüks, milyon dolarlık konutlar olsun, ister lüks yazlık siteler, villalar olsun, sürekli olarak başka bir amaca hizmet için yapılıyormuş gibi gösterilen fakat farklı amaçlar için kullanılan yapı üretmekle meşgulüz. Oysa ihtiyaç ne ise, imar yasası o ihtiyaca göre tertiplenebilir ve sürekli olarak yasaya karşı hile metotları üretilmesine gerek olmaz! O bölge imar planlarında yalnızca turizme ayrılmış bir alansa, imar planında, plan notlarında, imar durumunda bu şekilde kaydedilmişse, o alan yalnızca turizm amacına, turizm sektörüne hizmet etmelidir. Ne yazık ki, İmar anlayışımız, emlak ve inşaat sektörü, ranta dayanan bir lokomotif sektör olarak, ülkenin tüm diğer ekonomileri önüne geçmiş durumda. Bu uğurda çok hayati değeri olan turizm sektörü ve daha önemlisi tarım da gözden çıkarılmış gözüküyor. Fakat yüzyılın Felaketi tanımıyla hayatımıza giren ve her şeyi baştan aşağı değiştirmek zorunda olduğumuzu hatırlatan 6 Şubat 2023 depremi, imar konusunun ne denli hafife alındığını gözler önüne sermiş bulunuyor. Bu miladı, doğru düzgün yapılacak işlerin başlangıcı kabul etmeli, kendi iyiliğimiz için kaldıraç kabul etmeliyiz.